Yoldaşlar,
Haziran 2024 tarihli yazınızı aldık, okuduk ve yoldaşlık hukuku içinde yanıt vermek, çok daha önemlisi, hareketimizin sorunlarını ve çözüm önerilerini tartışmak, hatta somut adımlar atmak ve bu çerçevede, asıl olarak elimize geçen son yazınızı ele almakla birlikte bunu da aşan bazı yaklaşımlarımız olacaktır.
Biz devrimciyiz, devrimci kurtuluşcuyuz. Devrimin her sorunu bizim sorunumuzdur, sadece ideolojik-politik değil, örgütsel ve kültürel her sorun bizim sorunumuzdur. Bu temelde devrim ve sosyalizm için, çok daha somut olarak hareketimizin her sorunu bizim için önemlidir, bu temelde her öneri, her eleştiri, çözüm için her adım önemlidir, yoldaşça tartışıp bir sonuca bağlamak görevimizdir.
Bu açıdan, Haziran 2024 tarihli yazıyı yoldaşlık hukuku içinde ele alıp yanıtlamak, polemik yapmadan, anlaşılmayan bölüm ve göndermeleri didiklemeden, daha çok yazının özünü esas alarak, yıllara dayalı yoldaşlık hukukuyla yanıtlamaya çalışacağız.
Şimdilik iki açıdan yazıyı ele alacağız.
Birincisi, yazı oldukça karmaşık, yeterli açıklıktan uzaktır. Bu açıdan yanlış anlamaya da açıktır. Bunun farkındayız, bu açıdan her cümle yada kelimenin peşine düşmeyecek, bize katkı sunan tartışma ve yoldaşça paylaşım içinde olacağız.
Yöntem ve yoldaşlarımızla ilişki tarzımız bu eksende olacaktır; politik ve örgütsel tartışmalarımızı bu temelde ele alacağız.
İkinci olarak, en az politik ve örgütsel tartışmalar kadar önemli olan, gelinen aşamada sorumluluklarımız ve sorunlarımıza sahip çıkıp çözümlere yoldaşça katkı sunmak üzerinde duracağız.
BAŞLANGIÇ İÇİN POLİTİK SORUNLAR
Önce, yazı içinde bizi doğrudan ilgilendiren şu paragrafı aktaralım:
“ Kolektif birlik platformu önerisine ilişkin tartışmaları; ” tüzük devrimciliği” dayatması ile çözme yöntemini öneren BDB’li (Barikatta Devrimci Birlik)arkadaşlara hangi tüzük diye sormadan edemiyoruz. Kaldı ki uyulması istenilen tüzüğün hangi karar organlarınca ne tür bir yöntemle belirlendiği konusu bir yana, söz konusu tüzüğün meşruluğu bile tartışmalı değil mi? 1987 III.OÜK’ında belirlenip onaylanmış olan tüzüğün yeni bir konferans yapılmadan, iptali veya değiştirilmesi söz konusu olabilir mi ? Sözün özü; var olan tüzük üzerine devrimci olmayan yol ve yöntemlerle tüzük yapmak örgütsel işleyiş açısından her hangi bir suç teşkil etmez mi, vb gibi.?”
Kollektif birlik platformu yoldaşlarımız, hareketimizin dağınık ve örgütsüz tablosu karşısında bir öneride bulunmuş. Bu öneri somut bir öneridir ve tartışmaya değer. Bunu ele alacağız. Bizim “tüzük devrimciliği” kavramımıza yönelik eleştiri yapmışlar, kavramı özünden soyutlayıp kelime yorumuna tabi tutmuşlar, son derece yanlış biçimde kendi önerileri karşısında bizim “tüzük devrimciliği” “dayatması” yaptığımızı ifade etmişler ve çeşitli sorular sormuşlar.
Hemen ifade edelim, yoldaşlarımız “tüzük devrimciliğini” hiç anlamamışlar. Tüzük devrimciliği, kendiliğindenci, ilkel, daha çok birey ve çevreye göre biçimlenen örgüt ve örgüt içi yaşama karşı geliştirilen, hangi alanda, hangi ilişki içinde olunursa olunsun, somut ve tek formatta bir parti yaşamını ifade eder. Bu kavram hem genel olarak Türkiye devrimci hareketinin, hem de özel olarak hareketimizin devrimci eleştirisi üzerinden geliştirilmiş bir kavramdır. Bu kavram bugün de değil, on yıllar, 1990′ lardan bu yana, kimi süreçlerde daha sık olarak literatürümüzde vardır. Ayrıca bu kavram sadece bize de ait değildir, muhtemelen bizden önce, bizden sonra bazı devrimci çevreler tarafından da kullanılmaktadır.
Bugün, yeniden, bir kez daha, özellikle örgütsel yapı ve örgütsel işleyişte tüzük devrimciliği diyorsak, tekrar tekrar vurgu yapıyorsak, yoldaşların “ önerisine” karşı değil ( öneriyi, sadece bu yazı çerçevesinde anlamaya çalışıyoruz, belki başka yazılarında daha somut anlama imkanımız olur ve yoldaşça ele alırız), son on yılı kapsayan süreçte, hareketimizdeki dağınıklık, güç kaybetme, parçalanma ve başkalaşmada, “örgütsüz örgüt” tablosunda, tüzük devrimciliğini yeteri derecede uygulamadığımız bir politik-örgütsel sonuçla karşı karşı karşıyayız bunun devrimci eleştirisi üzerinden ifade ediyoruz.
Ayrıca, yoldaşların bilgi eksiği ve yanlış sonuçlar çıkarma yaklaşımı da vardır. THKP-C de bir tüzük, yazılı ve ilgili organca, örneğin genel komite tarafından onaylanmış yazılı bir tüzük yoktur, ancak önder ve öncü yoldaşlarımızın, Mahir’in kafası parti eksenli çalıştığı için, o koşullarda bir taslak çalışması vardır. Bizde ilk tüzük 1976-77 (Tarihte bir yanlışlık olabilir, hatırladığımız kadarıyla tarihleri yazıyoruz, bu yazıyı hazırlarken dönüp yeniden bu belgelere bakma imkanımız yoktur) yılına aittir. 1975-80 sürecinde sorun tüzük değil, eldeki tüzüğün kadrolar tarafından ne kadar kavrandığı ve uygulandığıdır; 80 yenilgisi sonrası, sık sık yaptıgımız sonraki eleştirilerimiz bu noktadadır. Daha sonra 1987 tüzüğü vardır, bununda ne kadar uygulandığı tartışılır, daha çok kağıt üzerinde kalmıştır. Son tüzükte, örgüt içi tartışmalara bağlı olarak 2004/5 de (yine tarihte yanılma olabilir) yazıldı ve iç yayın organımız Devrimci Kurtuluşta yayınlandı. Bununla birlikte, 2010 yıllarda, tüzüğü güçlendiren ve kurallı bir devrimcilik için, tümden ihtiyaçlara bağlı olarak iç genelge yine devrimci kurtuluşta yayınlandı. Yoldaşlarımız “meşruluk” tartışmasına girmişler, tümü meşrudur.
Yoldaşlarla şu eksende hem fikir oluruz, bu tüzükler yeteri kadar örgütsel yaşamda somut biçim aldı mı? Hayır almadı; bizde, “ilkel örgüt” (bu kavram Lenin’e aittir) eğiliminin bir sonucu olarak birey ve çevre eğilimi bu noktayı, yani kurallı bir işleyişi, tüzük devrimciliğini zayıflattı.
Hepsi bu kadar!
Yoldaşlarımız neyi önermiş? Kollektif irade platformu!
Platform kavramı çok başka bir şeydir, bunu bir yana bırakalım ve devam edelim. Kollektif irade nedir, örgüt yada örgütlerin toplamı olarak partidir. Biz 1975 yılından bu yana, ilerleyen ve gerileyen bir tarihsel süreçlerde parti formuna ulaşamadık. Partileşme için örgüt olduk, sınıf savaşında mücadele ettik, ama parti olamadık. Hem kadro ve kitle, hem de politik-askeri olarak bir alan kapsadık, partileşmeye yaklaştık ama parti olamadık. Böyle bir tanım, yani “parti” tanımı da yapmadık. 1975-80 sürecinde “parti çekirdeği” dedik, partiyi, THKP-C olarak anladığımız için, bu süreçte birçok P-C olduğu için, bu P-C güçleriyle birlikteliği, 2. taktik aşamada kuracağız dedik. Bugün bu anlayış ne kadar doğrudur tartışılır, ama 2. Nolu bültende [1975-80 sürecinin en önemli politik belgesidir, DY ve Acil sağ ve sol sapma, asıl Mahirci, P-C’li biziz diyen bir belge] böyle tanımladık. 1987 konferansı ile parti kavramını kullandık, o süreçte de parti değildik (konferans oluşumu, hemen arkasında yaşanan ayrılıklar, konferans üyelerinin bir- ikisi hariç hepsinin sürecimizin dışına düşmesi, bir-iki yoldaşımızın çabasıyla ülkedeki yoldaşları toparlama çabası, “çoğunluk- azınlık” bölünmesi ve bunun sonuçları, tutsak yoldaşların karmaşık bir süreç yaşaması vb); ne örgütsel organlar ne kadro gücü, ne kitle ilişkisi, ne de kapsadığı politik alan olarak parti değildik. Daha sonraki yıllarda da bu kavramı kullandık, az çok toparlandık, sonra geriye düştük, yeniden toparlandık yeniden geriye düştük ama tüm bu süreçlerde kelimenin gerçek anlamıyla devrimci parti olamadık; bu kavramı kullansak da hiçbir süreçte gerçek bir devrimci, komünist parti olamadık. Zaten hem kendini “ML”, hem temel mücadele biçimi olarak “SP” hem de bir “birlik” olarak tanımlamak, tüm bunlarla birlikte “parti” demek kavramsal açıdan da sorunluydu, sorunludur. Bu, komünist manifestodan bu yana, Bolşevik deneylerinden tutalım 3. Enternasyonal deneylerine, buradan bir dizi dünya devrim deneylerine kadar bir çizgi çizerek ele alırsak özel bir tartışma konusudur, şimdilik buralara girmeden devam edelim.
Bugün ise, bir dizi çabaya rağmen, örgütsel özelliklerimiz bozuldu, dağınıklık ve parçalanma sürece hakim oldu, bir çok insan saflarımızdan koptu, küçük küçük bazı çevrelere dönüştük. Her şey bu kadar basit de değil, bu çevreler ve insanlar da bir evrim geçirdi, başkalaştı, değişti ve dönüştü. Örneğin, derin başkalaşma, dağınıklık ve parçalanma yaşandığı bu süreçte, biz, tabi ki hareketin asıl sahipleri olarak Avrupa ve Rojava oluşumlarına birlik çağrıları yaptık, samimi de yaklaştık. Bu çağrılar devrimci kurtuluş ve başka yayınlarımızda yayınlandı. Çabalarımızın bir sonuç vermediği bu süreç “güçlerimizin birliği” siyasetimizi, yeniden değerlendirmemize yol açtı.
Tüm samimi devrimci kurtuluşcu ile her sorunu eşit ve özgürce tartışır, yoldaşlık hukuku içinde her sorunu ele alırız. Bizim, “şu süreçte şu tip bunları yaptı” diyerek suçu başka yerlere havale etme lüksümüz de ahlakımız da yoktur. Her kişiyi, sağdan sola say, soldan sağa say her kişiyi biliyoruz, kim şaibeli, kim polis denetiminde, kim ne yaptı, kim samimi ve dürüst biliyoruz. Tüm süreçlerin özeleştirisini biz yaptık, yazdık, her yaklaşımımızda ifade ettik. Tam bu noktada, soyut, genel bir birlik söylemi bugünü açıklamaktan uzaktır.
BİRLİK BÜYÜK ŞİARDIR
Bu noktada, birlik üzerine kısa ve öz olarak, bir kez daha siyasetimizi ifade etmekte yarar görüyoruz.
Bu konu da hem daha önce SB hem de DK çeşitli yazılarımız vardır, hemen hemen tümü bizim kalemimizden
çıkmıştır; bunu ilk başta ifade edelim.
Birlik kavramı iki anlamda kullanmaktayız.
Birincisi ittifak anlamındadır. Güncel veya dönemsel süreçlerde, ihtiyaca göre biçim alır, kısa vadeli olduğu gibi uzun vadeli de olabilir. Örneğin, Kürt hareketi hem demokrasi hem de devrim kavgasında stratejik ittifaktır. Sadece Kürt hareketi değil, sol ve devrimci güçlerle ittifak, faşizme karşı zorunludur. Burada elbette ideolojik zemin önemli olsa da daha çok politik zemin ön plana çıkar. Halk cephesi mantığı ile soruna yaklaşmalıyız. Biz bu noktada biraz tutucu ve içe kapanan yerdeyiz, bunu kırmalıyız.
Biz bunu, dışta ittifak yada güç birliği olarak formüle ettik.
İkincisi ise, birlik, örgütsel yada parti birliği anlamındadır. Bu bizi daha yakıcı ilgilendirmektedir. Burada, birlik derken, politik, ideolojik ve örgütsel birlik önem kazanıyor. Örgütsel birlik, ideolojik-politik bir zemin üzerinde, açık yada özgür alanda, kelimenin dar anlamıyla bir dizi örgüt (siz bunlara komite de diyebilirsiniz) toplamıyla, tek bir tüzük temelinde parti yaşamının inşasını ifade eder. Devrimci parti dönemsel ama asıl hedeftir, parti bir dizi örgütün organik toplamı olarak inşa edilir, ortaya çıkar. Parti ne yapar? Sınıf savaşında önümüze çıkan sorunları çözer, politik bir alan tutar. Böyle bir parti var mı? Yok, inşa edeceğiz.
Peki, kimlerle?
Önce aynı ideolojik-politik zeminde bulunanlarla. Dönem 1975-80 değil, o dönem kapandı. Adım adım ilerleyelim. Dağınık güçlerimiz var, devrimci kurtuluşcular darmadağın, önce bunları bir bayrak altında toplamak lazım. Bugün için, gelinen aşamada formüle edelim, güvenlik açısından sorunlu olmayan ve hareketimize karşı suç işlemeyen her insan, varsa her çevre ile, ideolojik-politik zeminde eşit ve özgür olarak birlik yapmalıyız. Bunu devrimci kurtuluşcuların aynı örgüt çatısı altında birliği olarak tanımlamalıyız. Burada da, örgütsel bir form olarak, birlik konferansı hatta daha büyük düşünelim birlik kongresi hedeftir.
Birlik kongresi, sadece devrimci kurtuluşun değil, devrimimiz için yeni ve büyük bir kapıdır, eşiktir. Ancak böylesi bir forum ile PASS somut ve ön açıcı olacaktır, 50 yıllık partileşme süreci bir sıçrama yada aşamaya ulaşacaktır.
İkinci soru şu, Günümüz dünya ve Türkiye’sinde, devrimci sosyalizm bizimlemi sınırlı hayır, sadece PC geleneğinde değil, yeni arayış içinde olan bazı kesimlerde de dünya, ülke, program, taktik gibi bir dizi alanda arayışlar var ve bunlar devrimci sosyalizm kanalında biçim almaktadır. Bu noktada ufkumuz daralmamalı, genişletmeliyiz. Dar ve tutucu değil, somut gelişmeleri görerek kapsayıcı olmalı, böyle bir yaklaşıma sahip olmalıyız. Bu noktada da kendimize eleştirel yaklaşıyoruz.
Bu noktada, sadece devrimci kurtuluşcuların birliği yetmez, daha geniş bir kavramla devrimci sosyalizmi politik bir akımdan öte örgütsel birliği hedeflemeliyiz. 4. Bunalım döneminin devrimci partisini bizim dışımızda yenilenme arayışı içinde olan bize yakın politik çevrelerle de inşa edebiliriz, bu tamamen somut gelişmelere bağlıdır.
Tabi ki bu noktada somut konuşmak, sorunu somut ele almak lazım. Unutmayalım, 1975-80 süreci kapandı, dünya ve ülke bir başka yere devrindi, siyaset ve devrimci siyaset bu koşullarda yeniden biçim alıyor. Biz buna hazır olmalı, devrim ve sosyalizmin çıkarlarını buna göre örgütsel bir forma taşımalıyız.
Bundan ötesi, yukarıda ifade ettik, halk cephesi mantığı ile ittifak yada güç birliğidir.
Biz birlik siyasetimizi böylesi bir zeminde, böylesi biçimlerde ele alıyoruz.
Yoldaşlarımızın “kollektif irade birliği” yaklaşımını da bu eksende ele almak ve zenginleştirmek yararlıdır
SORUMLULUKLA GÖREVLERE SAHİP ÇIKMALIYIZ
Buradan en az ideolojik-politik-örgütsel sorunlar kadar önemli bir başka konuya gelmekte yarar vardır. Bizim için, yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, samimiyet ve dürüstlük önemlidir. Gelinen aşamada, tüm devrimci kurtuluşcuları tek bayrak altında toplarken, bunun kavgasını verip siyasetini üretirken, bazı ölçüler koymakta yarar vardır.
Nedir bu ölçüler?
Bir, güvenlik sorunu, iki, samimiyet, dürüstlük ve harekete karşı sorumluluktur. Bu ciddi bir devrimcilik ve
partileşme süreci için üzerinden atlanamaz tutumdur.
Bunun dışında kalan, şu yada bu biçimde, haklı yada haksız eleştirisi olan, şu yada bu süreçte az çok zaaf göstermiş olsa da her samimi insanla, bir adım atmak isteyen her insanla bağ kurar, devrimci hukuk ve samimiyetle her sorunu ele alır kavga yoldaşlığı edereriz. Dahası buna şiddetle de ihtiyacımız var; ihtiyaç devrim, sosyalizm ve örgüt içindir.
Daha açık konuşmakta yarar vardır. Siz yoldaşları tanıyoruz, bu noktada hiçbir sorunumuz yoktur. Yoldaşça, siyasal yaşamda her engeli aşmaya, hareketimizi toparlayıp partileşme sürecine katkı sunmaya, bu onurlu kavgayı birlikte paylaşmayı önemsiyoruz. Hepimiz süreçleri farklı hatta farklı mekanlarda yaşadı, bundan doğal ki, farklı düşünce, değerlendirme ve önerilerimizde olacaktır. Hareketimizin ideolojik-politik çizgisi nettir; bunların belgeleri de defalarca ifade edilmiştir. Parti için böylesi ve güçlü zeminimiz vardır; bunu geliştirmek de görevimizdir. Bu zeminde, yeniden kendimizi örgütleyeceğiz. Hedef: 4. Bunalım döneminin devrimci partisidir. Bu hedef için bir dizi aşamadan geçeceğiz, birlik siyasetimiz sadece bunlardan biridir.
Bu açıdan, siz yoldaşlarla, her sorunu yoldaşlık hukuku içinde, tam bir dürüstlük ile ele almayı, ama bununla birlikte kendimizi ve hareketimizi yeniden örgütlemeyi, bunun için el ele, birlikte kavga etmeyi önemsiyoruz ve bunun için mücadele edeceğiz.
Sizde dünya ve ülkedeki ağır süreçlerin fakındasınız ve bu yönde uyarılarınız vardır. Sürecin zorluğu ve ağırlığı ortak derdimizdir ve bu süreç, küçük düşünerek, bir kenara çekilerek, “gözleyerek” aşılamaz. Maalesef dürüst birçok yoldaşımız adeta süreci gözlüyor, bir kenara çekilip “kuleci” konumda duruyor. Tabi bunları anlıyoruz, saygısız bir cümlede kurmayız, ama birçok sorunun az çok bizzat muhatabıyken, hareketimiz mecalsiz bir konuma düşmüşken bu tutum onaylanamaz.
Bu süreç zor, ağır ve yıpratıcı, ama tam bu noktada küçük hesap yapmak, sorunun asli yanı ile değil de “yan unsurlarla” uğraşmak kimseye bir şey katmaz, katmıyor da. Tam tersine, devrimcilik bu tip kaygıları bir kenara atarak, harekete, sorunlara sahip çıkarak, yapılır. Bu hareket bu kadar yere düşmemişti, sahip çıkalım, ayağa kaldıralım. Bu bazı sözde “polemiklerden” daha önemlidir. Bunun altını kalın çizgilerle çizelim.
Bu tutum ve sorumlu yaklaşım diğer politik ve örgütsel sorunlar kadar önemlidir. Bunun bilincinde olmalıyız.
SON DEĞİL İLK SÖZ
Zayıfta olsa bundan önceki ilişkilenmemizi, dahası bu tartışmalarımızla bu süreci ileriye taşımayı önemsiyoruz Sorumlu, samimi, güvenlik açısından her adıma dikkat ederek, her sorunumuzu tartışmalıyız, ama en az bunun kadar önemlisi, yoldaşça sorunlara ve kavgaya sahip çıkmalı, birlikte sürecimizi örmeliyiz.
Bu yaklaşımla, yoldaşlık ruhu ile hepinizi kucaklıyoruz.
AĞUSTOS 2024
COMMENTS