1958
yılında İstanbu'da emekçi bir ailenin çocuğu olarak
doğdu ve ortaöğrenim çağlarından başlayarak devrimci
mücadeleyle tanıştı. MLSPB sempatizanı olarak
Kadir, öğrenci gençlik eylemlerinde ve MLSPB'nin
örgütlediği birçok kitlesel eylemde aktif olarak
yer aldı.
MLSPB'ye bağlı olarak giderek kendini geliştiren,
deneyimler kazanan Kadir, örgütleyici özellikleriyle,
bir çok bölgede örgütlenme çalışmalarında çok
önemli roller oynadı. Gerilla pratiği olgunlaşan
Kadir, 1979 yılı sonlarında MLSPB üyesi olarak
daha önemli sorumluluklar üstlendi.
Ahmet
Saner ve Hakkı Kolgu ile birlikte son eyleminde
görev alan Kadir eylemden sonra, polisin eline
geçti. Tutsak edilen Kadir, devrimci mücadelesini
bu kez ödünsüz cezaevi direnişleri ile devam ettirdi.
Kadir, yoldaşı Ahmet ile birlikte, MLSPB toplu
davasından ayrılarak, İstanbul 3. nolu askeri
mahkemesinde idam cezasına çarptırıldı. Cunta,
Ahmet ve Kadir'i, Vietnam halkının cellatlarından
K.Commer başkanlığındaki bir ABD heyetinin Türkiye'ye
yapmakta olduğu resmi ziyaret günlerinde, 25 Haziran
1981'de idam etti.
Kadir Tandoğan, yoldaşı Ahmet Saner gibi, idam
sehpasına devrimin marşlarını ve sloganlarını
haykırarak çıktı. O cellatların şaşkın bakışları
arasında orada, idam sehpasında da devrimi savundu.
Kadir
Tandoğan'ın Son Mektubu
Sevgili
aileme, anneme, Mediha ablama, Nuriye ablama,
kardeşim Meliha, yeğenim servet ve enişteme:
İnanın
bu yaşamımda ölmeme değil, sizleri arkada,
gözü yaşlı bıraktığıma üzülüyorum. Kolay
değil; benimki bir anlık şey. Ya sizler?
Ömür boyunca içinizde bir burukluk, bir
acı duyacaksınız. İsteğim beni aklınıza
getirdikçe ailenin bir ferdini, Kadir'inizi
üzülmeden, acı duymadan anabilmeniz. Kolay
değil, biliyorum. Beni düşünürken dünyada
tek oğlunuz Kadir'inizi yitirmiş bir kişi
olarak değil, sadece binlerce kişiden biri
olarak düşünmenizi isterim. Böylesi belirli
bir teselli, ama daha iyisini düşünemiyorum.
Ölmek de doğmak gibi doğal bir olaydır.
Ölenlere değil, insan yaşayanlara sarılmalıdır.
İşin en doğrusu budur. insan acıyla yaşayamaz.
Yaşarsa da mutlu olamaz. İnsan yok olanla
değil, ancak varolanla yaşarsa mutlu olabilir.
Temennim, bir arada mutlu yaşamaktı, mümkün
olmadı. Üzgünüm. Yaşam benle son bulmuyor,
bensiz de devam ediyor. Yaşam yaşayanların
üstüne kuruluyor. Üzgün değilim; çünkü sizin
de bir süre sonra kendinizi toparlayacağınızı,
eksik aksak da olsa aile yaşamınızı eski
rayının üstüne oturtacağınızı tahmin ediyor,
teselli ediyorum kendimi. Bu mektup elinize
geçtiğinde ben ölmüş olacağım, üzgün değilim...
Mektubum baştan sona hüzün dolu. Ama bu
şartlar altında yazmak için aklıma hiçbir
şey gelmiyor. Sizleri hüzne boğmak istemezdim.
Mektubu uzun tutmayacağım. Hem yazacak fazla
bir şey bulamıyorum, hem de fazla hüzün
ve ayrılık kelimeleri iyi olmasa gerek.
Bütün arkadaşlara, komşulara, akrabalara
selam ederim. Her zaman sizi canı kadar
seven,
KADİR'iniz...
25 Haziran
1981
|
|