YABANCILAŞMA-1

HomeManşet

YABANCILAŞMA-1

YABANCILAŞMA-1

Yabancılaşma; insanın kendisine yabancılaşmasıyla başlar. İnsan kendisine yabancılaştığında, aklımıza gelen her şeye yabancılaşır. Kapitalizm insanın yapısını öylesine bozdu ki, tüm duygu ve ruh halini metalaştırdı. Üretim yaptığı makinanın bir parçasına dönüştürdü. ARİSTO “İnsanın düşünen bir hayvan” olduğunu söylediğinde bugünün insanını düşünerek söylememiştir. Çünkü günümüzde insan mekanik bir araçtan farksızdır.
İnsanın toplumsal evrimine baktığımızda bunu açıkça görebiliriz. İlk insan yaşamını sürdürebilmek için önce doğayla ilişki kurmuştur. Sadece ihtiyaçları için doğayla mücadele etmiştir, bugünün insanı gibi doğayı yok etmek için değil. İlk insan yaşamını sürdürebilmek için, doğayla mücadele ederken başka insanlarla ilişki kurmuş, aynı zamanda kendisini de geliştirmiştir. İlk komün yaşamı hayata geçiren insan, günümüzde alabildiğine yalnızlaşmış, kendisine bile yabancılaşmıştır. Kendisine yabancılaşan insan geleceğine ilişkin mücadeleden de uzaklaşıyor. 1970-80’lerin toplumsal yapısıyla, günümüz koşulları arasında önemli farklar var. Kapitalizm 50-60 yıllık süreçte gerek üretim süreçlerinde, gerek üretim biçimlerinde, gerekse de üretim ilişkilerinde önemli değişimler yaşamıştır. Bu değişimler toplumsal dokuyu önemli ölçüde bozmuştur. Özellikle üretim araçlarındaki teknolojik gelişmeler emeğin üretimdeki etkisini azaltmıştır. Üretim süreci parçalanmış, taşeron sistemi bu sürecin belirleyici unsuru olmuştur. Taşeron sistemi sendika ve işçi sınıfının örgütlenmesinin önünde en büyük engel olmuştur. Kapitalin reel üretimden, finans sektörüne kayması da bu sürecin belirleyici karakterini oluşturmuştur.
Emperyalist-Kapitalist sistem bu yeni (4.Bunalım) döneminde kendisini yeniden yapılandırırken, işçi sınıfı ve emekçilerin yaşamını önemli ölçüde parçalamıştır. Toplumsal ve devrimci mücadeleyi engelleyecek devlet aygıtını teknolojik gelişmeler ölçeğinde yeniden yapılandırmıştır. İdeolojik araçlarını çeşitlendirerek ve güçlendirerek insan kişiliğini teslim almıştır. İdeolojik araçlarının başında eğitim kurumları gelmekte, eğitimi bilimden uzaklaştırarak ezbere dayalı, dinci ve gerici eğitimi pompalayan sistem egemen olmuştur.
Tarikatlar ve cemaatlere imtiyazlar tanınarak güçlendirilmişlerdir. Tarikat ve cemaatler özellikle kentlerin yoksul mahallelerinde konumlandırılmış, yoksul halkın çocuklarını küçük yaşlardan itibaren sistemin tabanına dönüştürmüşlerdir. Yine tarikatlar akp iktidarında önemli imtiyazlar görmüş; eğitim, sağlık başta olmak üzere birçok kamu kurumunda örgütlenmiştir. Günümüzde tüm tarikatlar tv, gazete ve birçok iletişim araçlarıyla en geniş kitlelere ulaşabilmekte, kitleleri manipüle edebilmektedir.
Oligarşinin halk kitlelerini yalnızlaştırma ve kimliksizleştirme araçlarından bir diğeri ise görsel ve yazılı medya, özellikle sosyal medya etkili olmuştur. Bu araçlar milyonlarca insanı asosyal, kişiliksiz bireylere dönüştürmüştür. Toplumsal çürüme ve yozlaşma uyuşturucu ve fuhuşun yoksul gençleri çetelerin ve mafyanın tabanına dönüştürmüştür. Devrimci güçlerin üzerinde yükseleceği yoksul işçi ve emekçi zemin büyük ölçüde çoraklaştırılmıştır. Tv dizileri ve gündüz kuşağı programları da bu çürümede önemli rol oynamaktadır.
Toplumsal çürüme ve yabancılaşmada emek örgütleri ve sendikaların rolünü de küçümsememek gerek. Yaklaşık 20.milyon işçinin, 2 milyonu sendikalı, bunlarında büyük bölümü işbirlikçi sarı sendikalarda örgütlü. Bu durum işçi sınıfının parçalı yapısı ve sınıf bilincinin olmamasından kaynaklanmaktadır. İşçinin kendisi için değil de burjuvazi için sınıf olması, işi kendisine verilen bir lütuf olarak görmesidir. Bu da sarı sendikaların işini oldukça kolaylaştırmakta. İşçi sınıfı yaşadığı bilinç çarpıklığını ve illüzyonu görememekte, ürettiği her şeyin kendinin emeği değil de, patronun eseri gibi görmekte, kendi yaşamına mal olan lüks konutları, en lüks araçları, gemileri, yatları üretirken kendisini karın tokluğuna çalıştıran patronuna minnet duymakta.
İşçi kendisine ve emeğine yabancılaşmış, makinanın bir dişlisine dönüşmüştür. Sonuç olarak toplumsal tablo bu, buradan devrimci bir çıkış yaratmak sol ve devrimci güçlerin bugünkü dağınıklığı, zayıflığı ve öngörüsüzlüğüyle pek mümkün görünmüyor. Devrimci ve sosyalist güçlerin yabancılaşmadaki rolünü ve bu tabloyu nasıl değiştirebilirizin yanıtını 2.bölümde vermeye çalışacağız.

BARİKATTA DEVRİMCİ BİRLİK
ŞUBAT 2025

COMMENTS

WORDPRESS: 0