Yeni bir seçim sürecine giriyoruz.
AKP, CHP, MHP ve diğerleri; tüm düzen/burjuva
partileri mevcut yeni-sömürge düzeni, bunun üzerinde
biçim alan sömürge tipi faşizmi kutsamak için
birbiriyle yarışıyorlar. Yalan, demagoji, istismar
burjuva partilerinin karakteristik özelliğidir.
Halkı aldatmak için her yola başvuruyorlar; şimdiden
“proje” kavgasını veriyorlar, en pespaye üslup
ve tarzla birbirine saldırıyorlar, yalan ve demagojide
sınır tanımıyorlar, siyasal, ekonomik, sosyal,
kültürel tüm sorunları “demokrasi”, “güçlü ülke”
adına istismar ediyorlar ve halktan oy istiyorlar.
Türkiye
emperyalizme bağımlı, yeni-sömürge ve kapitalist
bir ülkedir. Baştan emperyalizme bağımlı, onun
kontrolünde gelişen kapitalizm, son 50 yılda yeni-sömürgecilik
üzerinden tüm ekonomik, toplumsal/sınıfsal ilişkilere
egemen olmuş, siyasal ilişkilere yön vermiştir.
Ekonomiden siyasete, sanattan kültüre kadar her
şey emperyalizm ve işbirlikçi oligarşi içindir.
Burjuva partiler, bu sömürü düzenini korumak,
emperyalizm ve oligarşinin çıkarlarını temsil
etmek için kurulmuşlar ve biçimsel demokrasinin
gereği olarak her seçimde halktan oy istemektedirler.
Burjuva partilerinin tümü, AKP, CHP, MHP ve diğerleri,
bu sömürü ve zülüm düzenin kaynağı olan emperyalizme,
emperyalizmin dayatmış olduğu neo-liberal sömürü
politikalarına, ortadoğu halklarına karşı savaşa,
bu savaş ve saldırılarda ülkemizin üs olarak kullanılmasına,
emperyalistler arasındaki nüfuz alanı mücadelesine
karşı tek bir söz ve eylemi yoktur. Onlar IMF,
NATO, başta İncirlik olmak üzere emperyalistlerin
üs ve tesislerine, ikili, gizli-açık anlaşmalara
karşı değil; tam tersine bunların savunucusudurlar.
Onlar emperyalizmin işbirlikçisidir; aralarındaki
yarış işbirliği içindir.
Buna
izin vermeyelim; Düzen Partilerine Oy Yok!
Ayrıca,
yeni-sömürgecilik üzerinden yükselen sömürge tip
faşizmin, burjuva demokrasisiyle uzaktan yakından
ilişkisi yoktur. Sömürge tipi faşizm, tek partiye
dayalı Kemalist/burjuva diktatörlüğü üzerinden
biçim almış, kimi zaman “temsili demokrasiyi”
bir kenara atmış, kimi zaman ise bunun üzerinde
kendini gizlemiştir. Seçimler, burjuva partiler
ve parlamento ise, bu sömürge tipi faşizmi örten,
demokrasi oyununa hizmet eden birer araçtır. Burjuva
demokrasisi ve parlamentarizm tarihsel olarak
geride kalmıştır; ancak hala halkı aldatmak, ülkemizde
faşizmi gizlemek için siyasal olarak kullanılmaktadır.
Demokrasinin inkarı üzerinde biçim alan faşizm,
bir yandan demokratik hakları yok sayıyor; öte
yandan demokratik talepler burjuva partiler için
birer istismar konusu oluyor. Bu açıdan işçi ve
emekçilerin, Kürt ulusu ve ulusal toplulukların,
Alevilerin ve tüm ezilen kesimlerin demokratik
talepleri “demokrasi” adına bir kez daha seçimler
üzerinden istismar edileceği açıktır, ediliyor.
Tüm burjuva partilerin halk için demokrasi sorunu
yoktur; onlar sömürge tipi faşizmi kutsamaktadırlar,
seçimleri de bu yönde kullanmaktadırlar.
Buna
izin vermeyelim; Düzen Partilerine Oy Yok!
Tarihsel
ve güncel nitelikleri olan oligarşi içi çelişki
yeni bir boyut kazanmıştır. Gelinen aşamada AKP
bir adım öndedir ve bu seçimler üzerinden bu çelişkinin
devam edeceği açıktır. Sınıfsal ve toplumsal çelişkilerin
üzerini örtme işlevi gören bu çelişki halka dayatılıyor
ve yeni saflaşma için kullanılmaktadır. Emperyalizmin
ve tekellerin çıkarına göre yeniden yapılanma
üzerinden biçim alan bu çelişki özünde iktidar
ve hegemonya kavgasıdır. AKP, bu kavgayı 8 yıllık
birikim ve kazanımı üzerinden sürdürecek; bunun
için sahte “demokrasi” söylemini kullanacaktır.
Onun “demokrasisi” iktidar alanını genişletmek;
faşizmi kurumsallaştırmak içindir. CHP, AKP karşıtlığı
üzerinden, sözde “soldan” bu kavgada yerini alacak,
“laiklik” gibi istismar alanlarını kullanacak,
ergenokon savunuculuğu yapacak, ciddi hiçbir çözüm
projesi üretmeyecektir. MHP ise bilinen milliyetçi/ırkçı
söylemi terk etmeyecek ve bunlar üzerinden çatlak
derinleşecektir.
Bu
sahte oyunun parçası olmayalım; Düzen Partilerine
Oy Yok!
Kürt
sorunu yakıcı demokratik bir sorundur. Seçimler
üzerinden bu yakıcı sorun bir kez daha güncelleşecek
ve ayrıştıracaktır. Kürtler bir ulus, Kürdistan
ise, dört parçaya bölünmüş bir ülkedir. Kürt ulusunun,
başta kendi kaderini tayin hakkı, yani bağımsız
devlet kurma hakkı olmak üzere, tüm ulusal-demokratik
talepleri, ana dilde eğitim, iki dili yaşam, özyönetim
ve diğerleri meşrudur, hakkıdır. Bu talep ve hakların
nasıl kullanacağına Kürt halkı karar verecektir.
Tüm burjuva partiler, bu yakıcı ve güncel sorun
karşısında ırkçı ve şövenisttir; onların inkar
ve imha siyaseti dışında bir siyaseti yoktur.
AKP’nin emperyalizme dayanarak gündemleşen “demokratik
açılımı” sahtedir ve tükenmiştir. CHP ve MHP ise
sömürgeciliğin 85 yılı aşkın politikasının dışında
yeni bir sözü yoktur.
Kürt
ulusunu özgürlük çığlığını görmeyen, haklı taleplerinin
yanında yer almayan demokrat olamaz!
Özetle;
burjuva partiler, AKP bugün bir adım önde olsa
da, CHP, MHP ve diğerleri yeni-sömürge düzenin
savunucusu olup, programda aynı söylemde benzerdir.
Tümü emperyalizmin işbirlikçisi, neo-liberal sömürüyü
savunan, faşizmi kutsayan, işçi ve emekçilere,
Kürt ulusu ve ulusal topluluklara, Aleviler ve
tüm ezilenlere düşmanıdır. Bundan dolayı tüm burjuva
partilere karşı, politik açıdan cepheden tavır
olmak zorunludur. AKP, CHP, MHP ve diğerleri düşmanımız
ve politik hedefimizdir.
Düzen
Partilerine Oy Yok!
Bu
yeni-sömürge düzenin baştan aşağı yıkılması, sahte
demokrasi oyunları değil, halkın demokrasisinin
kurulması tek ve gerçek çözümdür. Açlık, yoksulluk,
işsizlik, kültürel bozulma, eğitim, sağlık, barınma,
çevre, sosyal güvenlik gibi tüm toplumsal ve siyasal
sorunların; Kürt ulusu ve ezilenlerin özgürlüğü,
temel hak ve özgürlükler, din ve vicdan özgürlüğü
gibi demokratik sorunların; işçi ve emekçilerin,
kadın ve gençliğin tüm sorunlarının kaynağı emperyalizm
ve oligarşidir.
Emperyalizm
bu ülkeden tümden tasfiye edilemeden, oligarşi/faşizm
baştan aşağı yıkılmadan, ne özgür ülke, ne halk
için demokrasi, ne de insanca yaşam söz konusu
olabilir. IMF, NATO ve tek tek emperyalistlerle
yapılan açık-gizli tüm anlaşmaların yırtılıp atıldığı,
topraklarımızın halklara karşı saldırı ve savaşın
üssü olmadığı, komşu halklar başta olmak üzere
tüm dünya halklarıyla eşit ve özgür ilişkilerin
kurulduğu özgür bir ülke; kırıntıları değil, eğitimden
sağlığa, barınmadan çevreye, iş güvenliğinden
örgütlenmeye kadar insanca bir yaşam; halkın kendi
meclislerinde söz ve karar sahibi olduğu, seçilenlerin
halk tarafından görevden alındığı halk demokrasisi;
işte tam ve gerçek çözüm budur!
Halk
devrimi, emperyalizmin ekonomik, siyasal, kültürel
tüm kaynaklarını kurutacak, oligarşiyi yıkacak,
bunların maddi zenginliklerine el koyacak, özgür
bir ülkede insanca yaşam için, halkın söz ve karar
sahibi olduğu, bunu halk meclislerinde örgütlediği
halk demokrasisini inşa edecektir.
O
halde, Düzen Partilerine Oy Yok; Tek Yol Devrim!
Şimdi
burjuva partilerine oy verme değil, hesap sorma
zamanıdır.
Şimdi,
özgür bir ülke, halk için demokrasi ve insanca
yaşam için mücadele etme zamanıdır.
Şimdi
bu talepler etrafında Devrimci Kurtuluşun program
ve kavgasını yükseklere çekme zamanıdır!
Demokrasi
mücadelesinde Kürt ulusunun özgürlük kavgası önemli
bir yer tutmaktadır. Başka bir ulusu ezen ulus
özgür olamaz. Kürt ulusu özgürleşmeden Türkiye
halkı özgürleşemez; bağımsızlık-demokrasi-sosyalizm
mücadelesinde iki halkın bileşik mücadelesi yaşamsaldır.
Türkiye
devrimi, yeni bunalım döneminin evrensel ve özgül
sorunlarının biriktiği, kördüğüm olduğu bir süreçten
geçiyor. Ancak devrimimiz bu yakıcı ve ağır sorunlar
karşısında öncü bir parti ve örgütlü halk hareketinden
yoksundur. Türkiye Devrimci hareketi ulusalcı-liberal-dogmatik
solun basıncı altında olup politik özne değildir.
Kürdistan devrimi ise, halk savaşı ekseninde gerilla
ve halk hareketinin bileşkesiyle ciddi kazanımlar
elde etmiştir. Yurtsever hareket bu mücadelenin
öncüsü olup, Kürt ulusal sorununun çözümünde politik
öznedir. İmralı süreciyle yaşanan ideolojik-politik
kırılmalara, bugün “demokratik özerklik” adı altında
kapitalizmi aşmayan projelere rağmen, yurtsever
hareket politik bir güçtür, Kürt halkının özgürlük
kavgası halkçı seçeneğinin en önemli unsurudur.
Tarihsel olarak tükenen ve siyasal olarak varlığını
sürdüren parlamenterizm, Kürt yurtsever hareket
için, yaşanan deneylerle de sabit olduğu üzere,
bir mücadele mevzisidir. Türkiye devrimi için
bu aşamada parlamentoda bir muhalefetin anlamı
olmasa da, Kürdistan devrimi ve Kürt ulusunun
özgürlük kavgası açısından bir anlamı vardır.
Türkiye
devrimi ile Kürdistan devrimi ortadoğu devrimlerinin
en önemli iki ayağıdır. İki ülke ve iki devrim
arasında tarihsel, toplumsal ve siyasal bağlar
vardır. Ancak iki ayrı ülke gerçeği ve bunun üzerinden
biçim alan çelişkilerin çözüm biçimi ve bununla
birlikte özel olarak Türkiye devriminin öznel
zayıflığı başta olmak üzere öznel unsurlar, bu
tarihsel ve siyasal bağı zayıflatmaktadır. Güncel
siyasal süreçler üzerinden tarihsel ve siyasal
bağların, devrim ekseninde doğru biçimde yeniden
ve yeniden kurulması zorunludur.
Bu
noktada, Kürt ulusunun özgürlüğünde bir mevzi
tutmak ve faşizme karşı demokrasi mücadelesini
güçlendirmek için, Kürt yurtsever hareketine yönelik
ideolojik-politik onlarca eleştirilerimize rağmen,
yurtsever hareketi ve devrimci-demokrat adayları,
“emek, özgürlük ve demokrasi bloğu” bağımsız adaylarını
desteklemek doğru devrimci taktiktir.
Sonuç
olarak; özgür ülke, halk için demokrasi ve insanca
yaşam için Devrimci Kurtuluş saflarında mücadeleyi
yükseltelim; Kürt ulusunun özgürlük kavgasında
bir mevzi tutmak, demokrasi kavgasını güçlendirmek
için “emek, özgürlük ve demokrasi bloğu” adaylarına
oy verelim!
TEK
YOL DEVRİM/YASAŞIN SOSYALİZM!
YAŞASIN
KÜRT-TÜRK HALKLARININ KARDEŞLİĞİ!
KURTULUŞA
KADAR SAVAŞ!
25 NİSAN 2011
EMEK VE ÖZGÜRLÜK
CEPHESİ
.
|