Bugünlerde
yeniden saldırı altındayız.
Ekmeğimiz, soframız, cebimiz yeniden tehlike altında.
Yıllardır emekçilerin, yoksulların cebini soymaktan
başka bir şey bilmeyenler, yine krizin bütün yükünü
bizim sırtımıza yıkıyorlar.
Amerikalı para tüccarlarının yarattığı kriz son
aylarda tırmandıkça tırmandı ve bütün dünyayı
etkisi altına aldı.
Bugün dünyanın en zengin üç beş asalağının serveti,
koskoca Afrika'nın bütün ülkelerinin bütün gelirinden
daha yüksektir. Ama şimdi, onlar bu servetleri
üst üste yığarken, kasalarını doldururken bizim
cebimize tek bir kuruş girmediği halde şimdi krizin
yükünü kim çekiyor?
Biz çekiyoruz!
Neden?
Uluslar arası piyasanın hırsızlarının, tokatçı
para tüccarlarının, yoksulların sırtından servet
yapan kan emicilerin krizi neden hep emekçileri
vuruyor?
Biz dünyanın yoksulları, emekçileri açlıktan ölürken,
bebelerimiz hastalıklardan kırılırken bu kadar
büyük paralar kimin sırtından birikti?
Türkiye'de ise durum daha da vahimdir.
Hayatı boyunca Amerika'dan başka kıble bilmeyen
AKP bir yandan "bize bir şey olmaz"
edebiyatı yapıyorlar, diğer yandan da yine halkın
ensesine biniyor.
Türkiye'nin Amerikan uşakları, yıllardır IMF politikalarıyla
kanımızı emerken, emekli maaşlarını bile IMF'ye
sorarken, hırsız bankacılara katrilyonlar aktarırken,
devlet bütçesini patronlara peşkeş çekerken bize
mi sordular?
Ülkenin enerji kaynaklarını özelleştirip soyguncuların
insafına teslim edenler şimdi bu hırsızların iştahını
doyurmak için neden bizim ekmeğimizi çalıyorlar?
Alavere dalavere yaparak enflasyon oranını yüzde
7 diye hesaplayanlar, 2008'in yılbaşından bu yana
doğalgaza yüzde 80 zam yaptılar.
Bu yıl elektriğe Ocak ayından bu yana parça parça,
yüzde 57 zam yapıldı. Elektrik enerjisinin yüzde
50'si doğalgazla üretildiği için önümüzdeki günlerde
elektrik fiyatları da yükselecek.
Sonra sıra doğalgaz ve elektriğe bağlı olan bütün
ürünlere, ekmeğe, gıdaya ve başka şeylere gelecek.
2009 için memur ve emekli maaşlarına yüzde 7 zam
veren AKP, emekçilerin en doğal ihtiyaç maddelerine
neredeyse yüzde 80'lere varan zamları yapıyor.
Bu arada aynı AKP seçim rüşveti olarak dağıttığı
kömürlerin parasını da ödemiyor. Ev ev dağıtılan
kömür nedeni ile Türkiye Kömür İşletmeleri'ne
olan devlet borcu 2003 yılından bu yana 1 milyar
29 milyon YTL'yi aşmıştır. Yani seçim rüşvetinin
yükü de bizim sırtımıza biniyor.
Öte yandan patronlar bugünlerde
yeni moda çıkardılar…
Yıllardır işçilerinin sırtından servet kazanan
kan emiciler, şimdi onları kapının önüne koyuyorlar.
Her gün yüzlerce işçi "ücretsiz izin"
gibi numaralarla sokağa atılıyor.
Batarsak birlikte batarız diyorlar!
Çıkarken birlikte mi çıkıyorduk? Siz kasalarınızı
doldururken, borsada kumar oynarken bizim cebimize
kaç kuruş girdi?
Artık yeter!
Geçen gün 20 kilometre yürüyerek İzmit'e meşalelerle
giren Tezcan Galvaniz işçileri ilk ateşi yakmıştır.
Şimdi Bursa işçisi direniyor. Yakında Çorlu, Tuzla
gelecek… Yarın ekmeğini korumak isteyen herkes
sokağa çıkacak.
Tam da bugünlerde, 29 Kasım'da DİSK ve KESK'in
düzenlediği Ankara mitingi çok önemli bir adımdır.
Halk Kültür Merkezleri, bütün halkımızı, bütün
emekçileri 29 Kasım'da Ankara'ya çağırıyor.
Artık yeter!
Bize dayatılan her şeyi kabul etmeye mecbur değiliz!
Sırtımıza bindirilen her yükü taşımak zorunda
değiliz!
Bizler, her sabah servis araçlarına, otobüslere
doldurulan emekçiler, hayatı üreten biziz. Biz
olmasak hayat durur, onların hırsızlık şebekeleri,
borsa dedikleri kumarhaneleri bir dakika bile
çalışmaz.
Yeter ki biz sokağa çıkalım!
Yeter ki biz kendi geleceğimize, çocuklarımızın
hayatına sahip çıkalım!
Önce Ankara'ya gidelim, sonra sokaklara çıkalım!
Sokaklara çıkalım ve ekmeğimizle oynayanlara,
hırsızların krizinin yükünü bizim sırtımıza yıkmaya
çalışanlara gücümüzü gösterelim, soygunculara
karşı kocaman bir halk barikatı kuralım!
Ekmeğimiz için, işimiz için, geleceğimiz
için…
29 Kasım'da Ankara'ya gidiyoruz!
Kahrolsun İşbirlikçi Kan Emiciler!
Yaşasın Emekçilerin Birliği ve Dayanışması
23 Kasım 2008
HALK KÜLTÜR MERKEZLERİ
|