BASINA ve KAMUOYUNA
2 Temmuz 1993 yılı
Anadolu coğrafyasının gördüğü en korkunç katliamlardan
biri daha yakılarak öldürülüyorlar, tıpkı ortaçağda
ki gibi.
Ortaçağ ile günümüz
arasındaki fark ise bu katliamın canlı yayınla
tüm Dünya tarafından izlenebilmesi. Modern hayatın
nimetleri sadece bu işe yarayabiliyor. En gelişmiş
silahlar, helikopterler NATO'nun en kalabalık
ikinci ordusu, en basit bir demokratik bir gösteri
için yurdun dört bir yanından İstanbul'a, Ankara'ya
toplanabilen binlerce polis ortada yok. Gezi parkını
halktan korumak için 35000 polisi yığan, kalekol
yapımını protesto edenleri durdurmak için tabur
tabur asker gönderen devlet yok. Sadece günlerce
öncesinden bu saldırı için hazırlanıp manipüle
edilmiş bir kalabalık ve onların hedefinde ki
bir avuç insan var. Vahşeti bütün
Dünya canlı yayında izliyor. Saatlerce taşlanan
bir otel… Madımak Oteli ateşe veriliyor, içerdekilerle
birlikte.
Yıl 1993. Yıllarca
Alevilerin oyları ile meclise giren tırnak içerisinde
Sosyal Demokratlar, hükümet ile koalisyon ortağı.
Canlı yayında katliam karşısında kimsenin kılı
kıpırdamıyor. Tıpkı Maraş ve Çorum gibi. Yüzyıllardır
inançlarını gizlemeyi kimliklerinin bir parçası
haline getiren Aleviler, bu kez biz buradayız
diyorlar. Yüzbinler insanın katıldığı cenazeye
bu kez de polis saldırıyor ve iki kişi yaralanıyor.
Elbette saldırılar bitmiyor.
Her Sivas, Maraş, Çorum
ve Gazi anmaları gerçekleşmesin, bellekler tazelenmesin
diye saldırılar yapıldı yapılıyor.
Üç yıl sonra Gazi mahallesinde
yine kurşunlanıyorlar, yine katlediliyorlar.
İyice pervasızlaşan ve gemi azıya alan bu saldırılar.
Okmeydanı'nda cemevi bahçesindeki insanları kurşunlamaya
kadar varıyor.
Tıpkı Sivas da ki gibi
canlı yayında gösteriyorlar. Hedefte Aleviler
ya da Kürtler olsa da yüreği sınırsız ve sömürüsüz
bir Dünya için atan tüm insanları katlediyorlar.
Aradan geçen onca yıldan sonra Sivas katliamı
davasından hala aranmakta olanlar için zaman aşımı
affı çıkarılmış. Madımak Otelinin bir köşesin
yakılanlar ve yakmak için girdikleri otelde ölen
katillerin adları yanyana duruyor. Roboski'den,
Urfa cezaevi katliamına Geziden, Okmeydanı'nda
ki cinayetlerden Lice'ye kadar katliamlar devam
ediyor.
İleri Demokrasi yalanlarını
savunanlar bırakalım Alevilerin taleplerine kulak
vermeyi 4+4+4 yasasıyla Sunniliğin Hanefi mezhebinin
yaklaşımın tüm topluma zorla dayatıyorlar.
Maraş, Çorum, Malatya,
Madımak, Gazi ve Roboski katliamları Türk-İslamcı
devlet anlayışının 'Tekleştirme' politikasına
bağlı olarak yapılmış planlı katliamlardır. Katliamlar
planlı yapıldığı gibi yargılamalar da aynı yöntemlerle
yapılmış ve kimi katliamın sanıkları aklanmış.
Kimisi için zaman aşımı uygulanmış.
Bu ülke de katiller
ellerini kollarını sallaya sallaya gezinebilmekte,
verilen cezalar ise toplumun adalet duygusunu
tatmin etmek bir yana resmen toplumla dalga geçmektedir.
Bu katliamlar insanlık
vicdanında hala derin ve kabuk tutması imkansız
iyileşmesi imkansız yaralardır.
Katliamı yapan ve yaptıran
zihniyetler insanlığa karşı suç işlemişlerdir.
İnsanlığa karşı işlene suçlarda zaman aşımı olmaz.
Koçgiri ve Dersim katliamlarında
olduğu gibi, Maraş, Çorum, Malatya, Madımak katliamlarını
zamana yayarak unutturulmak istenmiştir. Aynı
Fırat'ın diğer yakasında faili meçhul olan ama
bizce faili devlet olan katliamların unutturulmak
istenmesi gibi
Devletin sorumluluğu
ve katliamı yürüten zihniyet hukuk verilerine
göre yargılanmadığı katliamlarla gerçek anlamda
yüzleşme olmadığı için bu katliamlar her fırsatta
hatırlatacak ve faillerini ve zihniyetlerini hesabı
mahşere bırakmayacağız.
Kısaca hatırlatalım
Sivas 1993'de neler olmuştu;
Pir Sultan Abdal şenlikleri
kapsamında aralarında Aziz Nesin'nin de olduğu
pek çok sanatçı ve fikir insanı Sivas'a geldi.
1 Temmuz 1993' de Sivas'a gelen aydınlar vali
Ahmet Karabilgin'in davetlisiydi. Bu arada Aziz
Nesin, Salam Rüştü'nün şeytan ayetleri kitabını
Türkiye'de yayınlaması İslam Dünyasının tepkisini
çekmiş ve her gün gazetelerde bu konuda yazılar
çıkmaktaydı. Ali Nesin daha sonra babasının aslında
kitabı yayınlamadığını, Aydınlık gazetesinin bunu
kendi inisiyatifi ile yaptığını söyleyecekti.
Olayların tansiyonu şenliğin ikinci günü yükseldi.
Camilerde dağıtılan Müslümanları Alevi ve Dinsizlere
karşı cihata çağıran bildirilerden sonra binlerce
kişi Cuma namazının bitmesiyle hükümet konağına
yürümeye başladı. Hükümet konağını taşlayan grup
ardından sloganlar eşliğinde Madımak'a ulaştı.
Yirmi bine yakın olan göstericiler 'Şeytan Aziz',
'Sivas Azize Mezar Olacak' sloganları atarak otelin
önüne geldi. Grup ilk önce otelin önündeki araçları
ateşe verdi. Daha sonra otelin perdelerini tutuşturarak
otelin ateşe verdi. Nesimi Çimen, Asım Bezirci,
Muhlis Akarsu, Metin Altıok ve Hasret Gültekin'in
bulunduğu otuz beş can yanarak ve boğularak hayatını
kaybetti. Aziz Nesin kendi olanaklarıyla hayatını
kurtarırken linç girişiminden son anda kurtarıldı.
Otel ateşe verilmeden
birkaç saat önce çekilen fotoğraflar her şeyin
planlı olduğunu ortaya koyuyordu.
Bazı göstericilerin
ellerinde benzin bidonları ve Molotoflar vardı.
Bazı görüntülerde sivil giysili belleri silahlı
ellerinde telsizler olan kişilerin varlığı tertibin
içinde devlet parmağını deşifre ediyordu.
Gözaltına alına sanıkların
bir kısmı serbest bırakılırken davaları birkaç
kez bozuldu. En sonunda zaman aşımı işletilerek
dışarıda kalan sanıklar kurtarıldı.
Sanıkların avukatları arasında Refah-Yol iktidarının
Adalet Bakanı Şevket Kazan' da vardı. Bununla
beraber diğer sanık avukatlarından sekiz tanesi
AKP milletvekilliği yaptı. Aralarında Bakan olan
da vardı.
Başbakan Erdoğan'ın
zaman aşımı ile ilgili söylediği 'milletimize
hayırlı olsun' cümlesi yaşamayan birine şaka gibi
gelebilir ama bizim için bir realiteden başka
bir şey değil. Sonuçta dönemin başbakanı Tansu
Çiller'de otelin dışındaki vatandaşlarımıza herhangi
bir zarar gelmemiştir açıklaması bu devlet için
de kurşun atan da yiyen de vatanseverdir sözlerini
unutmadık.
Son sözü söylemek gerekirse
kendi geçmişinde kaçan bir Türkiye tarihi ile
yüzleşmediği sürece Dersim, Maraş, Çorum, Malatya,
Madımak, Ümraniye, Gazi, Kanlı 1 Mayısı, 6-7 Eylülleri
ve Roboskileri tekrar yaşamaya mahkumdur. Geçmişin
karanlığı, gelecekte kurulacak güzel günlerin
önünde engel olmaya devam edecektir. Daha çok
yıllar geçecek ama ne yapılanları unutturacağız,
nede yapanları. Tektek kişiler değildir önemli
olan, tarih kitapları yeniden ve gerçekleri anlatacak
şekilde yazıldığında artık Yavuz Sultan Selim
ile bir derdimiz kalmaya bilir. Ama yüzyıllardır
damarlarda dolaşan mikroplar tamamen temizlenmeden
bu topraklarda hiçbirimize rahat yüzü yok. Yakanlara
da, yananlara da….
|