Devrimci
kültürden nasibini almamış lümpenler bugün Nurtepe'de
bir kez daha yüzlerini gösterdiler ve derslerini
aldılar.
Bir süre önce devrimci sosyalist hareketin ilkesizlik
ve disiplinsizlik nedeniyle bünyesinden söküp
attığı bir grup lümpen, aylardır sürdürdüğü tahriklere
ve provokasyonlara bugünlerde yenilerini ekledi.
Devrimci sosyalist hareket, bir süre önce Nurtepe'de
lümpen kültürden gelen bir grubu bünyesinden atmış
ve o günden beri de bu çevrenin defalarca tekrarladığı
provokatif, mahalle serseriliğinin yansıması olan
kışkırtmalarına inanılmaz bir sabırla davranmıştı.
Sahip olduğu kültürel yapı gereği devrimci sosyalist
hareket, bu grupla her şeye rağmen normal ilişkiler
sürdürmeye gayret ederken, açık kışkırtmalara,
dengesiz kişiliklerin hastalıklı tahriklerine,
hareketin değerlerine ve bizzat varlığına yönelik
saldırılara karşı sabır göstermiş, bütün şımarıkça
davranışları tolore etmeye çalışmış, devrimci
hareketin onca yıllık kurallarını açıkça ihlal
ederek bizi çatışma içine çekmek isteyen tutumlara
olağanüstü bir esneklikle yaklaşmıştır. Bu süreçte
devrimci sosyalist hareket böyle bir şımarıklıkla
Türkiye devrimci hareketini meşgul etmeyi tercih
etmemiş, bu konuda herhangi bir açıklama yapmayı
bile gereksiz görmüştür.
Bütün bu şımarıklıklara nihayetinde bir uyarıyla
karşılık verildiğinde ise malum güruh dağarcığındaki
bütün lümpen kültür özelliklerini ortaya koymuştur.
Her yanından muhbirlik ve küfürler akan bir bildiriyi
Mahir Çayan'ın tertemiz mirasını da ayağa düşüren
bir küstahlıkla "Adalılar" diye imzalayarak
internetin kirli ortamına süren bu grup son derece
provokatif bir tutumla konuya somut ilgisi olmayan
Emek ve Özgürlük Cephesi'ni ve Halk Kültür Merkezleri'ni
devletin saldırılarına hedef göstermişlerdir.
Aynı lümpen güruh, son olarak aynı bildiriyi tahrik
edici bir tarzda Nurtepe sokakları ve caddelerine
asmaya başladıklarında ise devrimciler duruma
müdahale etmek gereğini duymuşlar ve bu aşamada
sopalı grupların saldırısı gerçekleşmiş, bu arada
bir devrimci -tam da onların lümpen sokak serserisi
kültürüne yakışan bir biçimde- bıçakla yaralanmıştır.
Söz konusu muhbirlik bildirisini asmak için cebinde
serserilere özgü bıçaklarla çıkan ve ağızından
küfrü düşürmeyen bu topluluk, sonuçta Nurtepe'de
devrimci kanı akıtmayı becermişler ama gereken
yanıtı da yine devrimcilerden almışlardır. Ayrıca
bu topluluk böylece bir "kalite" sergilemeyi
de başarmıştır, ki Nurtepe Halkı şüphesiz bu sefil
tabloyu değerlendirecektir.
Şüphesiz devrimci bıçaklamanın, lümpenliğin, şımarıklığın
bir bedeli ve bir sonu vardır; o bedelden kaçınmak
mümkün değildir. Bu serseri topluluğu böyle bir
akıbetten kaçabileceğini sanıyorsa, devrimcileri
tanımıyor demektir.
Emek ve Özgürlük Cephesi, bu türden olumsuzluklarla
anılmayı, diğer devrimci güçleri böyle sorunlarla
uğraştırmayı hiç arzu etmemiştir. Esasen mayamızda
ve kültürümüzde de bu tür olaylarla prim yapmak
gibi ahlaki olmayan yöntemler hiç mevcut olmamıştır.
Bu nedenle söz konusu berbat metnin içeriğine
yanıt vermeyi bile kendimizi küçültmek olarak
algılarız. Devrimcilik mahalle kültürüyle yapılan
bir tür sokak serseriliği değil, teorik politik
kapasite gerektiren son derece ciddi bir iştir.
Devrimci hareketimizi, bizimle çeşitli kereler
siper yoldaşlığı, kavga dostluğu içinde bulunmuş
olan devrimci çevreler iyi tanırlar.
Emek ve Özgürlük Cephesi, lümpen şımarıklığına,
sokak serseriliğine bugüne dek olduğu gibi bundan
sonra da prim vermeyecek, kendisine yönelik her
türlü saldırıyı kendi meşru yöntemleriyle karşılayacaktır.
Devrimcilere saldırmanın kolay iş olmadığı kuşkusuz
sorunun muhatapları tarafından pratikte anlaşılacaktır.
Devrim ve sosyalizm davası, bütün bu serseriliklere
rağmen ve bu tür lümpenliklerle mücadele ederek
gelişecek, devrimci sosyalizm, kendi yolunda yürümeye
devam edecektir.
Yaşasın Devrim ve Sosyalizm
19 Ekim 2009
Emek ve Özgürlük Cephesi
|