SUNUCU (AHMED MANSUR) :
Pek çok bilimadamı ve uzmanın yaptığı araştırmalar,
seyreltilmiş uranyumun, ve A.B.D'nin bunu 1991'deki
Körfez Savaşı'nda; 1994'te, 1995'te, 1999'da,
2000'de Balkanlar ve Afganistan'daki savaşlarda
kullanmasının yol açtığı korkunç zararı vurguluyor.
A.B.D.'nin seyreltilmiş uranyum kullanması, sadece
hedeflerin tamamen ortadan kaldırılmasını sağlamakla
kalmıyor, etkilenen bölgedeki doğanın ve insan
hayatının da yok olmasına sebep oluyor. Bu bölgeler
milyonlarca yıl boyunca yerleşime uygun olmayacak.
Konuğumuz, Pentagon'un Seyreltimiş Uranyum Projesi'nin
eski başkanı, Profesör Major* Doug Rocke.
1949 Illinois doğumlu Profesör
Doug Rocke, 1967'de A.B.D. hava kuvvetlerine katıldı,
ve 1969'dan 1971'e kadar Vietnam Savaşı'nda B52
pilotu olarak görev aldı. Nükleer Fizik alanında
doktora yaptı. 1996'ya kadar, Amerikan ordusunda
saha uzmanı ve nükleeer fizik uzmanı olarak çalıştı.
1991'de, Suudi Arabistan ve Kuveyt'teki seyreltilmiş
uranyumun temizlenmesi göreviyle Körfez Savaşı'na
katıldı. 1991 yılının Mart- Haziran ayları arasında,
kirlenmiş malzemeleri savaş alanından topladı
ve bir kısmını A.B.D.'ye geri gönderdi, gönderilenlerden
daha çoğunun Suudi Arabistan çöllerine gömülmesine
nezaret etti. Pentagon'un Seyreltilmiş Uranyum
Projesi'ne başkan olarak atandı ve 1 Ağustos 1994'ten,
Kasım 1995'e kadar bu görevi yaptı. Ayrıca 2000
yılına kadar Alabama'daki Jackson Üniversitesi'nde
nükleer fizik profesörü olarak çalıştı.
Profesör Rocke, 1991'deki Körfez Savaşı'nın ilk
haftasından itibaren seyreltilmiş uranyumun kendisini
de etkilediğini ancak Mart 1995'e kadar bunu fark
etmediğini söylüyor. Yapılan testler, vücudunda
normal seviyenin 5000 katı radyasyon olduğunu
gösteriyor; ki kendisi, "küçük bir köyü parlatacak
kadar", diyor alayla. Ayrıca, nefes almasındaki,
bağışıklık sistemindeki ve bir gözündeki sorunlardan
da muzdarip. Uranyumdan etkilendiği için, karaciğerinden
de 15 defa ameliyat olmuş.
Bu kritik zamanda, pek çok kişi Amerika Birleşik
Devletleri'nin kullanmayı planladığı seyreltilmiş
uranyum içeren silahlar hakkında daha fazla bilgi
sahibi olmak istiyor. Seyreltilmiş uranyum kullanımının
risklerini doğrulayan tüm çalışma ve araştırmalara
rağmen, Pentagon'daki yetkililer Irak'ta yine
seyreltilmiş uranyum bombaları kullanacaklarını
duyurdular. Siz bu duyuruyu nasıl değerlendiriyorsunuz
?
PROFESÖR ROCKE : Duyuru çok açık. Uranyum içeren
savaş gereçleri, temas ettikleri her şeyi öldürüp
yok ediyorlar. (1991'deki) Körfez Savaşı'nda,
hatta daha öncesinde, Pentagon, savaşta kesin
etkili silahları kullanmaya karar verdi. 1991'de
Körfez Savaşı bitince uranyum artıklarını temizlemek
için özel olarak görevlendirildiğimde bir muhtıra
aldım. Bu, New Meksiko'daki Los Alamos ulusal
laboratuarlarında görevli bir albay tarafından
yazılmış bir muhtıraydı. Muhtırada diyordu ki
: "Sağlığı ve çevreyi olumsuz etkilediğini
bilmemize rağmen, uranyum içeren silahları her
zaman kullanabilmemizi temin etmelisiniz, çünkü
çok etkililer. Bunun için savaşlarda uranyum içeren
silahlar kullanmanın sağlığa ve çevreye etkileri
konusunda yalan söyleyin."
SUNUCU : Pentagon'un Seyreltilmiş Uranyum Projesi'nin
eski başkanı olarak, seyreltilmiş uranyum kullanımının
hayat ve insanlar için nasıl bir risk yarattığını
genel olarak anlatır mısınız ?
PROFESÖR ROCKE : Önce, bir Abrams tankının ateşlediği
her bir Uranyum ünitesinin, 4.5 kilo (10 pound)
katı uranyum içerdiğini bilmek gerekir. Buna,
Plütonyum, Neptünyum ve Amerikyum da katılmıştır.
Mermi düştüğünde uranyumun yaklaşık yarısı ince
bir toz haline gelip yayılır. Yani, elinizdeki
4500 gramın 2200 ya da 2300 gramı, toz olacak,
solunacak, ve vücudun içine girecek. O zaman,
hem metal zehirlenmesi, hem de vücuttaki radyolojik
etkiler yüzünden, her türlü ciddi sorun ortaya
çıkacaktır.
SUNUCU : Seyreltilmiş uranyumun kurbanlarından
biri olarak, bunun etkisiyle ortaya çıkan belirtileri
tarif eder misiniz ?
PROFESÖR ROCKE : En belirgin etkisi solunum problemleri.
Sanki çok ağır bir bronşit geçiriyormuş gibi zor
nefes alıyorsunuz. Solunum sisteminiz uranyumdan
etkileniyor, rahat soluk alamıyorsunuz ve solunum
sisteminizde her türlü ciddi zarar oluştuğunu
fark ediyorsunuz. Kendimde ve herkeste hemen fark
edilen bir başka ciddi etki de feci döküntüler.
Bugün hâlâ döküntülerin görülmesinin sebebi olarak,
ağır metal zehirlenmesinden şüpheleniyoruz, bir
litre ağır toksik metal yemişsiniz gibi döküntü
oluyor.
SUNUCU : Doktor Rocke, seyreltilmiş uranyum solumuş
olmanın en önemli belirtileri neler ?
PROFESÖR ROCKE : En büyük sorunumuz, solunum probleminin
yanı sıra, ekibimizin üyelerinde 8 - 9 ay içinde
ortaya çıkan kanser. İki yıl içinde kanser olanların
sayısı arttı ve insanlar ölmeye başladı. Amerika
Birleşik Devletleri Savunma Bakanlığı tarafından,
vücutlarında kasıtlı olarak uranyum şarapneli
bırakıldığını bildiğimiz kişiler var, onlarda
da o şarapnelin çevresinde tümörler gelişti. Yayınlanmış
araştırma sonuçları, uranyum şarapnelinin ya da
bir dokuda yerleşik uranyumun kansere sebep olduğunu
doğruluyor. Bunu uranyumun kullanıldığı, üretildiği
ve işlendiği pek çok yerde görüyoruz. Amerika
Birleşik Devletleri'nin çeşitli yerlerinde.
SUNUCU : Ama, Pentagon'da askerlere tıbbi yardım
yapılmasından sorumlu olan Michael Kilpatrick,
bir basın toplantısında 1991'deki Körfez Savaşı'nda
yaralanan 90 gazi ile yapılan bir çalışmanın,
bunlarda kanser ya da başka herhangi bir hastalık
görülmediğini kanıtladığını söylemişti. Buna ne
diyorsunuz ?
PROFESÖR ROCKE : Doktor Kilpatrick dünyaya yalan
söyledi. Bu çok açık.
SUNUCU : Pentagon'daki meslektaşlarınız neden,
ve kimin çıkarı için yalan söyledi ?
PROFESÖR ROCKE : Yalan söylemelerinin sebebi,
uranyum içeren askeri teçhizatın, sadece Irak,
Suudi Arabistan ve Kuveyt'te değil, bütün Balkanlarda,
ve A.B.D.'deki üretim bölgelerinde bilinçli olarak
kullanılmasının doğurduğu mesuliyeti ortadan kaldırmak
istemeleri. Yine, savaşın amacı öldürmek ve yok
etmek. Uranyum içeren silahlar kesinlikle yıkıcı.
SUNUCU : 3 Şubat 2003'te, Britanya'daki Savaşmış
Askerler Derneği'nden bir yetkili, 1991'den beri
560 Britanyalı askerin Körfez Savaşı Sendromu'ndan
öldüğünü, 5000 askerin de halen tedavi gördüğünü
söyledi. Elinizde yaralı Amerikan askerlerin sayısı
ile ilgili istatistik bilgi var mı ?
PROFESÖR ROCKE : Evet, var. A.B.D. Savaşa Katılmış
Askerler Dairesi, Eylül 2002'de bir rapor yayınladı.
Bu raporda, Körfez Savaşı'na katılan askerlerin
arasından 160.000'den fazla insanın şimdi sakat
olduğunu ve Körfez Savaşı Sendromu'nun etkisiyle
8000'den fazla kişinin öldüğünü resmen açıkladılar.
Irak bir toksik çöplük durumunda, bunu kesinlikle
kanıtlayan başka veriler de var.
SUNUCU : Uranyumun sebep olabileceği belli başlı
hastalıklar nedir ?
PROFESÖR ROCKE : Problemlerimiz çok önemli. Solunumla,
gözle, sinir sistemiyle ilgili sorunlar ve kanser.
Bugün biliyoruz ki, sadece Amerika'da, 1991'de
Körfez Savaşı'na katılan askerlerin arasından
her ay 140 insan ölüyor.
SUNUCU : 1991 Körfez Savaşı'na katılan askerlerin
%36'sının kanserden öleceğini, 160.000 askerin
sakat olduğunu ve şimdiden 8000 kişinin öldüğünü
söylediniz, ama A.B.D hâlâ uranyum kullanmakta
ısrar ediyor. Uranyumun etkisiyle yeni vakalar
oluşacağını düşünüyor musunuz ?
PROFESÖR ROCKE : Kesinlikle. Yeni hastaların geldiğini
görüyoruz zaten. Savaş 1991'in sonbaharında bittiği
halde, Amerika bölgeye birlikler yollamaya devam
etti. Bugün, A.B.D. Savaşa Katılan Askerler Bürosu'nun
da doğruladığı bilgilere göre, Körfez savaşı'nda
ve sonrasında, Mayıs 2002'ye kadar o bölgede görev
alan çeyrek milyondan fazla Amerikan askeri (zehire
bağlı) karışık etkiler yüzünden sakat. Ayrıca
10.000 askerin öldüğünü ve şimdiki ölüm sıklığı
ile her ay 140 kişinin daha öleceğini de biliyoruz.
SUNUCU : Peki 400 ton uranyum tozunun yayıldığı
Suudi Arabistan'ın kuzeyi, Kuveyt, ve Irak'ta
yaşayan insanlara ne oldu ?
PROFESÖR ROCKE : Oradaki kadınlarda, çocuklarda
ve bölgenin bütün halkında görülen sağlık sorunlarının
kesinlikle uranyum kirliliğinden kaynaklandığından
eminim, kafamda hiç bir şüphe yok. Kongre temsilcileri
ve bilim adamları, ve dünyanın her tarafından
insanlar oraya gitti, kirlenmenin seviyesini gördüler
ve zehirli maddelerin A.B.D. Savunma Bakanlığı
talimatlarının talep ettiği şekilde ortadan kaldırılmış
olmadığını tespit ettiler.
SUNUCU : Profesör Harry Shalimer, Basra'da 1991'den
beri en az 100.000 insanın kanser olduğunu söyledi.
Bu bölgelerde görülen vakalar ile ilgili bir istatistiki
bilginiz var mı ?
PROFESÖR ROCKE : Ben 1991 Körfez Savaşı'ndan beri
Irak'a gitmedim, ama Doktor Shalimer'le ve bu
konuda çalışan diğer bilim adamları ve doktorlar
ile görüştüm. Doktor Shalimer'in haklı olduğu
konusunda en ufak bir şüphem yok. Kendisi bölgedeki
insanların bünyelerinde uranyum bulunduğunu kanıtladı,
yani artık uranyuma maruz kalmakla, bildirilen
sağlık sorunları arasında doğrudan bağlantı kurulabilir.
Dr. Shalimer bu konuda dünya çapında bir uzman,
öyleyse onu dinlemeliyiz.
SUNUCU : A.B.D.'nin Irak'a karşı savaşında kullanacağı
uranyumlu cephaneler hakkında bir bilginiz var
mı ?
PROFESÖR ROCKE : Elbette. Uranyumlu cephaneler
bu sefer de yine Abrams tankları ile yapılan atışlarda
kullanılacak. Her seferinde içine az miktarda
plütonyum, neptünyum ve amerikyum da bulunan 4500
gm katı uranyum atılıyor. A-10 Warthog uçağı ayrıca
30 ml atışları yapıyor, yani her seferinde 300
gm katı uranyum atıyor. Bradley savaş aracının
da 25 ml, yani her seferi 200 gm dan fazla katı
uranyum içeren atışlar yaptığını biliyoruz. Bunlara
ilaveten Cruise füzelerinde ve dev siper kırıcılarda
da uranyumlu parçalar var.
SUNUCU : Sizce insanlara karşı seyreltilmiş uranyum
kullanmak, genel olarak bir savaş suçu sayılır
mı ?
PROFESÖR ROCKE : Kesinlikle. Çünkü Amerika'da
sadece 500 gram katı uranyumu birinin bahçesine
atarsanız hapse girmekten kurtulmanız mümkün değil.
O zaman, Amerika, İngiltere, ya da başka bir ülke
ne hakla yüzlerce, yüzlerce ton uranyumu başkasının
bahçesine fırlatıyor, üstelik onlarca yıldır tıbbi
bakımdan mahrum ettiği bu bölgede, çevreyi temizlemeyi
de reddediyor ?
SUNUCU : Profesör Dracovic bölgenin temizlenmesi
için 200 milyar dolara ihtiyaç olduğunu söyledi.
(Bu kaynak sağlandığı takdirde) bölgenin temizlenmesi
mümkün mü ?
PROFESÖR ROCKE : Bizim sorunumuz, temizliğin nasıl
yapılacağına karar vermek. En azından benim araştırma
yaptığım dönemde öyleydi. Tek bir uranyumlu cephanenin
isabet etmiş olduğu her aracın tamamen yok edilmesi
gerekiyor. Sonra o aracın çevresindeki bütün uranyum
artıklarının temizlenmesi gerek. Sonra da, bir
buldozerle, aracın çevresinden en az 100 metre
uzağa kadar olan alanda, yeri en az 10 santimetre
kazıp, o zehirli topraktan kurtulmalısınız. Böylece
o aracın buluduğu yeri temizlemiş olursunuz. Bu
işi vurulmuş her taşıt için tek tek yapmak zorundasınız.
SUNUCU : Bu bölgedeki kirlilik ne kadar süre devam
edebilir ?
PROFESÖR ROCKE : Eğer kirlilik fiziksel olarak
tamamen ortadan kaldırılmazsa; 4,5 milyar yıl
ve fazlası.
SUNUCU : Bu zehirli alanlar, şu anda insanların
yaşamasına uygun durumda mı ?
PROFESÖR ROCKE : Değil. A.B.D. Savunma Bakanlığı,
uranyum silahlarının kullanımıyla ilgili test
eğitiminde, özellikle belirtir ki, tüm Amerikan
askerleri bir uranyum silahının isabet ettiği
herhangi bir araca 50 ila 25 metre yaklaşmaları
gerektiği zaman, tam solunum maskesi ve cilt koruyucu
kullanmak zorundadır.
SUNUCU : 1991'deki atıkların gömülmesine gözetmenlik
ettiniz. Suudi Arabistan'ın kuzeyi ile Kuveyt'teki
bazı bölgelerin artık insanların yaşaması için
uygun olmadığı, ve insanların bu bölgelere girmesinin
engellenmesi gerektiği doğru mu ?
PROFESÖR ROCKE : Kesinlikle doğru. Basra ve çevresindeki
bölgenin tamamında, kirlenme olduğu kesinlikle
doğrulandı. A.B.D.'li kongre üyesi James McDermott
ve ekibi geçen senenin sonbaharında Irak'a gitti.
Kirlenmeyi ölçtüler ve kirlenme düzeyinin, zehirli
artıkların tamamı temizleninceye kadar insanların
bölgeye girmesinin yasaklanmasını gerektirecek
kadar yüksek olduğunu tespit ettiler.
SUNUCU : Uranyum silahlarının hedefi olabilecek
diğer bölgeler, Bağdat ya da Irak'ın diğer şehirleri,
oralar da zehirlenecek mi ? Oradaki kirlilik de
yine 4,5 milyar yıl devam eder mi?
PROFESÖR ROCKE : Mutlaka.
SUNUCU : Bu savaştan sonra
Bağdat, Basra ve diğer şehirlerin insanların yaşamasına
elverişsiz olması mümkün mü ?
PROFESÖR ROCKE : Bütün altyapı yok edilirse...
hele Irak'ta gerçekten kimyasal, biyolojik ve
radyoaktif silahlar varsa ve bunlar hedef alınırsa,
bu bir buz küpüne çekiçle vurmak gibi olur. Sadece
dağıtmış olursunuz. Eğer uranyum silahları kullanırsanız
ve artıkları temizlemezseniz, bütün bölge bir
toksik çöplüğe dönüşür, çevrenin temizliği tamamlanmadan
orada yaşanamaz.
SUNUCU : Yani Irak'ta yaşayan 20 milyon insan
uranyum silahlarının hedefi olabilir, ve Irak'a
karşı bu silahlar kullanıldığı takdirde orada
yaşamak insanlar için uygun olmayacak. Bu, A.B.D.'nin
koca bir ülkeyi dünya yüzünden silmesi mi demek
?
PROFESÖR ROCKE : Mutlaka böyle bir ihtimal var.
Altyapıyı yok ettiğiniz zaman, her türlü cephaneyi
kullanarak havayı, suyu ve toprağı kirletmiş oluyorsunuz.
Çok ciddi bir ihtimal.
SUNUCU : Irak'ın güneyinde yaşayan insanlarda
görülen rahatsızlıklar, ve yeni doğanlardaki yapısal
bozukluklar, sizce 4,5 milyar yıl boyunca devam
edecek mi ? Gelecek kuşaklarda da hastalıklar
olması mümkün mü ?
PROFESÖR ROCKE : Kesinlikle. Bireyler uranyuma
maruz kaldığı sürece, RNA ve DNAlarının değişeceğini
biliyoruz. Bu genetik değişiklikler, doğuştan
olan bozuklukların sebebi. Uranyumdan etkilenen
Amerikan askerlerinin çocuklarında da aynı bozukluklar
görülüyor. Bu tür rahatsızlıkları dünyanın uranyumdan
etkilenen tüm bölgelerinde görüyoruz.
SUNUCU : Amerika Birleşik Devletleri'nin insanlara
ve Irak'a karşı bu tür silahlar kullanmakta ısrar
etmesi yeni bir savaş suçu sayılır mı ?
PROFESÖR ROCKE : Savaşta uranyum silahları kullanan
herkes, bunun Tanrı'ya karşı suç olduğunu, insanlığa
karşı suç olduğunu anlamak zorunda. Evet, suç.
Bilerek ve isteyerek radyoaktif atık saçıyorsanız,
bunun sağlığa etkilerini göz ardı ediyorsanız,
ve temizlemeyi reddediyorsanız, bu hem Tanrı'ya
karşı hem de insanlığa karşı suçtur.
SUNUCU : Irak'a karşı savaşta yüzlerce ton uranyum
kullanılmasının yaratacağı felaketin boyutları
hakkında ne düşünüyorsunuz ? Geçtiğimiz 10 yılın
bilançosu buysa, yine uranyum kullanılması nasıl
bir sonuç yaratır ?
PROFESÖR ROCKE : İnsanlar uranyuma aynı derecede
maruz kalırsa ve aynı uranyum yine yaygın olarak
kullanılırsa, vakaların sayısı ve bundan etkilenen
insanların oranı da aynı olur. Yine % 30. Sayılar
bunlar, istatistikleri değiştiremeyiz. Savaşın
neden olduğu kirliliğin salgın gibi yayılan etkilerini
değiştirmek mümkün değil.
|