Ekonomide işler
sıkıştıkça hükümet halka abanıyor, ama halk artık
dayanamıyor! Borç faizleri bütçeyi sıkıştırdıkça,
uzun dönemli politikaları kısa dönemli kazançlara
kurban eden hükümet, vergi affına, hatta ''hileli
vergi affı'' na giderek bazı kesimlere trilyonlar
bağışlarken öte yandan bütçede kamu harcamalarını
baskılamakta, kamu çalışanlarının ikramiyelerini
erteleyebilmekte, varlık satışına gitmekte vs..
vs...
Geçen hafta değerli eski bir bürokrat
dostla sohbet ederken çok çarpıcı şeyler öğrendim.
Bu hafta, önce bu bilgilerimi farazî bir senaryo
içinde aktarayım, sonra da TEKEL'e döneyim. Diyelim
ki özelleştirilen bir KİT'e talip oluyorsunuz.
Bunun için nakit paranızın olmasına fazla gerek
yok, zira bir bankadan bu kaynağı temin edebilirsiniz.
Kaldı ki buna da gerek olmayabilir, zira ödemeyi
taksitlendirebilirsiniz. Diyelim ki taksitinizi
ödeyemediniz, ne gam! Bu durumda ÖİB de atlanarak
en üst düzeyden, yani bakandan, yeni taksitlendirme
takvimi alabilirsiniz. Eğer buna karşı çıkan bir
bakan olursa, bu işler ondan alınarak o bakan
cezalandırılır. Kendisinden bu görevin alındığı
bakan niçin hâlâ o mevkide durur, onu da ancak
kimilerinin sivil toplum örgütü olarak tanımladığı
tarikatlar bilir. Gelelim bankaya, banka da malum
sivil toplum örgütünden teminat mektubunuzu nakde
çevirmeme talimatını almış olabilir. Bundan daha
büyük bir nimet olur mu! Bu senaryoya ulaştıktan
sonra, ''devlet'' i bir kaşık suda boğacak kadar
demokrat olan bazı çevrelerin niçin şiddetli özelleştirme
taraftarı olduklarını çok net olarak anlamış oldum.
Demokrat bir insan, hele de bireyin devlet için
değil de, devletin birey için olduğu görüşüne
inanıyorsa, devletin bir vatandaşı için böyle
bir hizmette bulunmasına, onun işini kolaylaştırmasına
niçin karşı çıksın ki!
****
Bu hafta, söz verdiğim üzere biraz
da TEKEL'in özelleştirme kutsal işleminden söz
etmek istiyorum. Devlet sadece kendi vatandaşlarına
değil, aynı zamanda millete fedakârca hizmet vermek
üzere dış ülkelerden gelmiş olan kurumlara da
şefkat elini uzatarak, söz konusu yabancı holdinglerin
ve bu arada büyük fedakârlıklarla bu devlerle
ortaklık ilişkisine girmiş olan büyük yerli holdinglerin
de dünyaca ünlü Türk konukseverliğinden mahrum
olmasını engellemiş olmaktadır.
****
TEKEL; ilk madde alımlarını takiben,
üretimden satışlara dek tüm faaliyet kademelerinde
yurt çapında örgütlenmiş güçlü bir kurumdur. Nitekim
TEKEL, 950 toptan satıcı ve 176 bin dolayındaki
bayi örgütlenmesi ile ürünlerini tüketiciye ulaştırmaktadır.
TEKEL sadece yurtiçinde örgütlenmiş bir kuruluş
olmayıp Kıbrıs'ta ve yurtdışında da ortaklıklara
ve iştiraklere sahip bulunmaktadır. TEKEL Genel
Müdürlüğü'nün yıllık yüzde 7 ile yüzde 350 arasında
değişen oranlarda düzensiz bir artış hızı sergileyen
yatırımları, 2000 yılında 50 trilyon TL'lik bir
gerçekleşme göstermiş ve 2001 yılı için de 80
trilyon TL'lik yatırım planlanmıştır. Yatırımlar,
1995 yılına kadar ancak milyarlarla ifade edilen
düzeyde seyrederken 1995 yılında yüzde 350 oranında
bir artışla, 3 trilyon TL'nin üzerine çıkmıştır.
O yıldan itibaren yatırımlar daimi olarak yüzde
100'ün de üzerinde yüksek oranlarda seyretmiştir.
2000 yılı itibarıyla TEKEL ürünlerinin satış değeri,
İSO verilerine göre, 500 büyük sanayi kuruluşun
toplam satış hasılatının yüzde 10'una, İSO üyesi
229 büyük sanayi kuruluşun toplam satış hasılatının
ise yüzde 20'sine tekabül etmektedir. Bu boyutlar
Türkiye'de tütün ve alkollü içecek tüketiminin
önemi kadar, bu sahada henüz güçlü konumunu yitirmemiş
olan TEKEL'in de önemini ve özelliğini ortaya
koymaktadır. 2001 yılı esas alınarak TEKEL'in
kamu gelir sistemine vergi, fon ve katkı payları
yoluyla yaptığı katkılar, aynı yıllara ait çeşitli
kamu gelir kalemlerinden konsolide bütçe vergi
gelirlerinin yüzde 4.0'ü, gelir vergisinin yüzde
12.3'ü, kurumlar vergisinin yüzde 47.6'si, servetten
alınan vergilerin yüzde 350.0'si, dahilde alınan
KDV'nin yüzde 20.7'si, akaryakıt tüketim vergisinin
ise yüzde 25.7'si kadardır. TEKEL'in kamu kesimine
ikinci katkı kanalı da kurum kârıdır. 1995 yılında
7.309 milyar TL tutarındaki kâr, 1997 yılında
24.027 milyar TL tutarına çıkmış, fakat 1998 yılında
15.173 milyar TL tutarına gerilemiştir. Daha sonra
tekrar yükselişe geçmiş olan kâr, 1999 yılında
58.720 milyar TL'lik zararı hariç, 2000 yılında
69.767 milyar TL, 2001 yılında ise 50 trilyon
TL değere ulaşmıştır. TEKEL'de 1985 yılında 57.613
olan istihdam düzeyi, yıllar itibarıyla azaltılarak
37.551 rakamına indirilmiştir. Tütün ekicisi durumda
olan 600 bin dolayında ekiciye ve bunların aileleriyle
birlikte 3 milyon kişiye geçim sağlayan TEKEL,
tarımdan sanayi alanına yayılmış önemli bir istihdam
ve gelir kaynağıdır.
****
Tütün ve alkollü içecekler
piyasası, sağlık ve sair nedenlerle Batı dünyasında
daralmaktadır. Bu nedenle bizim gibi ülkelere,
hem de yerli holdinglerle ortaklık kurarak gelmiş
olan yabancı üreticiler önündeki ulusal dev engel
TEKEL'dir. Bu nedenle, TEKEL kaldırılmalıdır!
Bu satıştan elde edilecek olan, varlıkların çok
altındaki beş on kuruş da çok önemli değildir,
önemli olan büyük holdinglere hükümet olarak hizmet
sunmaktır. Zaten devlet, holdingler ve özel sermaye
için vardır! Sanırım, hükümetin ve kendilerini
demokrat sanan bazı çevrelerin görüşü de bu olsa
gerek! Bu durumda, acaba bu siyasilere oy vermiş
olan halk ne görüştedir!
|