1980'den sonra kamu harcamalarında
kısıtlamaya giden hükümetler, sağlıkta yüzde 4.2'lik
bir kısıtlama yaratmıştı. GATS anlaşmaları ile sağlık
hizmetlerinin paralı hale gelmesinin önü tamamen
açıldı. GATS, deşifre edilip mücadele alanı olarak
örgütlenmeli.
Türk hükümeti, bu Çok Taraflı Hizmet
Anlaşmaları (GATS) maddesini ihlal edecek olursa
diğer Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) ülkeleri uluslararası
tahkime başvurarak Türk Hükümetini dava etme hakkı
kazanacaklardır. Eğer Türk hükümeti, özel sağlık
şirketleri için lisans alma ya da belli kalite
standartlarını sağlama gibi düzenlemelere başvuracak
olursa GATS madde VI.4-5'e göre, bu düzenlemeler
ticareti gereğinden daha fazla engellemeyecek
türde olmak zorundadır.
Kamu hizmetlerinin en önemli ayaklarından
insan sağlığı söz konusu olunca, GATS müzakerelerinde
insana önem ve öncelik veren anlayış görmek, kuruluş
amacı itibariyle zaten mümkün değil. İnsan yerine
sermaye lehine taraf olan bu müzakere içeriklerindeki
temel felsefenin saldırı alanı, yukarıda da belirtildiği
gibi kamu hizmetleridir. Yani özelleştirmedir.
Sağlık hizmeti en temel insan
hakkı
Uluslararası Ekonomik, Sosyal ve
Kültürel Haklar Sözleşmesi'ne (CESCR) göre, bütün
insanlar olabilecek en yüksek standartlarda sağlık
hizmeti alma hakkına sahiptir ve ayrımcılık yapılmaması
hükmü, bu sözleşmedeki en temel ilkelerden biridir.
Bu anlamda hükümetlerden beklenen, yüksek kaliteli
sağlık hizmetlerini herkesin ulaşabildiği, ücretsiz
ve nitelikli kamu hizmetler haline getirmeleridir.
Ücretsiz, nitelikli ve ulaşılabilir
sağlık hizmetini alma hakkına her insan sahip
olmalıdır. Bu hakkın kullanılmasına engel teşkil
edecek her politik adım, özelleştirmeci bir adımdır
ve dolayısıyla kabul edilemez.
Fakat Türkiye'de 1980'dan itibaren
hükümetin kamu harcamalarını azaltma başlığı altında
sağlık hizmetlerini yüzde 2.4'e kadar kısmaya
başlaması ile birlikte "kullanıcı katkısı"
adı altında bir uygulamaya gidildi ve sigortasız
hastalar, muayene ve tedavi gidenlerinin önemli
bölümünü ceplerinden ödemeye başladılar. Devlet
milyarlarca dolar özel sektöre destek sağladı.
Döner sermaye uygulaması ile hasta müşteri, hekim
pazarlamacı, kamu hastaneleri şirket haline getirildi.
Bunu önceden öngörerek, özelleştirmenin önünü
açmak için bir gayret içinde olan hükümetler,
Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası
(DB) direktiflerine harfiyen uyarak, kamu sağlık
hizmetlerinin nitelik ve niceliğinde ciddi bir
gerilemeyi sağladılar.
Parası olmayanlar için özel hastanelere
ulaşmak imkansızlaşırken, kamu sağlık hizmetleri
de çok daha zor ulaşılan bir alan haline geldi.
Yabancı ve yerli yatırımcı şirketler şehir merkezlerinde
özel hastane açmaya başladı. GATS temel felsefesine
uygun olanak, sağlık hizmeti almak için bir çok
Avrupa ülkesinden hastalar, Türkiye'ye gelerek,
bu özel hastanelerde sunulan sağlık hizmetlerinden
yararlanıyor. Hizmetin kullanılmasını ve sunulmasındaki
bu esnekliğin olumsuz etkileri önümüzdeki donemde
giderek artacaktır.
Sağlık ocaklarında da kullanıcı
katkısı isteniyor
Birinci basamak sağlık hizmetlerinin
çöktüğü ülkemizde, sağlık ocaklarından bile bazı
hizmetler "kullanıcı katkısı uygulaması"
ile paralı hale getirildi. Başladığından beri
kırsal kesimde sağlık hizmetleri durma noktasına
gelmiştir. Pek çok sağlık ocağı ve sağlık bakim
hizmetinin verildiği binalar kullanımdan çıkarılmış
ya da hizmet veremeyecek hale getirilmiştir.
Nüfusun büyük bir kesiminin yoksulluk sınırı altında
yaşamak zorunda bırakıldığı ülkemizde, paralı
sağlık hizmetlerinden yararlanmak neredeyse olanaksız
hale gelmiştir.
Hükümetler, kamu borçlarının altından
kalkabilmek gerekçesiyle ülkede kamusal sağlık
birimlerinin yan sıra özel şirket hastanelerinin
de açılmasına göz yummuştur. Hatta finansman desteği
sunmuştur.
Bu durum artık Türkiye'de çifte
standart uygulamasının başlamasına yardım etmiş,
kamu hastanelerine desteğin kısılmasına yol açılmıştır.
Yalnızca parası olanlara hizmet etmeyi tercih
eder hale geldikleri, ayrımcı ve eşitsiz bir sistem
halen sürmektedir. 58. hükümetin devamı olan 59.
hükümet ise bu ayrımcı ve eşitsiz sistemi daha
da derinleştirerek sürdüreceğinin sinyalini vermiştir.
59. hükümet muhtemelen tüm sağlık
sektörünü piyasa ekonomisine açmayı taahhüt etmiş
olacaktır. Kamusal sağlık hizmeti tamamen bittiğinde
CESCR sözleşmesinin 12. maddesi yani insanlar
arasında sağlık hizmeti verme konusunda aynım
yapılamaya-cağına ilişkin hüküm tamamen anlamını
yitirecektir. Türkiye gibi pek çok ülke, WTO ve
GATS anlaşmasının yanı sına uluslararası finans
kurumlarının da baskısı altındadır.
Bu nedenle gerek sendikal hareketin,
gerekse siyasi partileri gündemini en az meşgul
eden GATS toplumun mücadele örgütleri tarafından
gündeme alınıp, geniş bin GATS karşıtı eylem hareketinin
örgütlenmesi gerekir. Yarın geç olabilir.
|