CCB'den
MCB'ye Geçiş
Kıtasal Bolivarcı Koordinasyon'dan Kıtasal Bolivarcı
Hareket'e Geçiş
Bizim halklarımızın
birliği yalnızca bireylerin bir arzusu değil,
aksine kaderin değişmez bir hükmüdür.
SIMÓN BOLÍVAR
Bizim Amerikamız'da ve Abya Ayala'da
tüm evrenin umutlarını yeşerten ve kendi krizinin
batağından çırpınan ve artık iyice korkak hale
gelmiş emperyalist güçlere korku saçan bir hayalet
dolaşıyor... Bu hayalet, Bolivar'ın ruhu, kılıcı,
onun tüm kıtada bayraklaşan sosyal ve politik
projesidir. Bu hayalet, bütün kahramanlarımızdan
ve bağımsızlığımızın mimarları olan önderlerimizden
oluşan büyük bir ordunun önünde yer alıyor. Ve
bir halk ordusu, onlardan aldığı güçle özgürlüğünü
elde etmeye azmediyor, çünkü artık tarihi adaletsizliklere
son vermenin, Bolivar'ın da rüyası olan ve bu
yarımkürede bizlerin kaderinin koruyucu kalkanı
olacak bir Büyük Ulusu yaratmanın zamanı gelmiştir.
Kanımızı son damlasına kadar emen
krallıklar ve imparatorluk tarafından 500 yıldan
fazla bir süre yağmalandık ve yoksul bırakıldık.
İşgalciler, tüm dünyaya hakim olmak ve kuzeyimizde
felaket saçan bir güç merkezi yaratmak için Abya
Ayala-Bizim Amerikamız'ın zenginliklerini, altınını,
gümüşünü, petrolünü, kömürünü, doğalgazını, demirini,
bakırını ve değerli taşlarını, onurlu geleceğimizin
mirasını zorbaca çaldı ve çalmaya devam ediyor.
Adaletsizle elde ettikleri tüm bu ihtişam, bizlerin
yoksulluğu pahasınadır.
İlk işgalciler buraya tüfekleriyle,
kılıçlarıyla, atlarıyla, barutlarıyla, köpekleriyle
ve haçlarıyla dehşet saçarak baskının, sömürünün
ve ölümün kolonilerini kurmak için geldiler. Katolik
kilisesinin gizli kapılar ardında imzalanmış fermanlarının
etkisi altında gözü dönmüş bir hırsla saldırmaya
başladılar. Avrupalı taht sahiplerinin çılgınca
hırsının girdabıyla kuşatılan 70 milyon yerli
ve 140 milyon siyah, hizmetkarlığın ve köleliğin
zincirlerinde hayatını kaybetti. Ruhunu şeytana
satmış işgalciler, işledikleri korkunç insanlık
suçlarını kurban ettikleri yerli ve siyahların
ruhu olmadığını iddia ederek temize çıkarmaya
çalıştılar. Potosi'nin zirvelerinden ahlaksızlık
yuvası saraylarına uzanan ve altın ile gümüşten
inşa ettikleri köprünün devasa ayakları Amerikan
halkları kanı üzerinde yükseliyordu. Bir halka
zulmetmek adına hiçbir hukukun hükmü kalmamıştı.
300 yıl sonra işgalciler, Ayacucho
yükseklerinde kanlı bir anti-sömürgeci savaşta
Amerikan halkları tarafından yenilgiye uğratıldılar.
Tüfeklerin gürlediği, korkunç kılıç şakırtılarının
ortasında atlarıyla ve mızraklarıyla savaşan halk
ordusunun karşısında hezimete uğradılar. Böylece
Amerika'yı terketmek zorunda kaldılar. Tiranlardan,
mücadelenin ve onurun yolunu seçerek, zulme karşı
direnişin kutsal ve vazgeçilmez olduğunu kanıtlayarak
kurtulduk. Bağımsızlık yolunda mücadele veren
halk ordusu Bolivar'ın ateşli sözleri karşısında
titredi: 'Askerler! Göklerin insanoğluna yüklediği
görevlerin en büyüğünü, bütün dünyayı köleliğin
zincirlerinden kurtarmak gibi bir işi yerine getireceksiniz.
Askerler! Yenmekle yükümlü olduğunuz düşmanlar
14 yıldan beri galip oldukları için böbürleniyorlar.
Fakat onlar ancak silahlarını sizlerin binlerce
savaş görmüş silahlarıyla boy ölçüştürdüklerinde
söz etmeye değer olacaklar. Askerler! Peru ve
bütün Amerika sizden barış ve zafer bekliyor.
Özgür Avrupa sizi hala hayranlıkla izliyor, çünkü
Yeni Dünya'nın özgürlüğünü elde etmesi tüm evrenin
umududur. Düşmanlarınızı hafife mi alacaksınız?
Hayır! Hayır! Hayır! Sizler yenilmezsiniz... Ve
bugün halkların mücadelesi, Bizim Amerikamız,
evrenin yenilmez umudu olmaya devam ediyor.
ABD, özgürlük savaşçılarının silahlarının
yenilmezliğine ikna oldu, bu nedenle Peru'daki
Tupac Amarular'ın ve Nueva Granada'ki komünarların
ayaklanmalarının gücünü gözleriyle gördüğü o andan
itibaren arka planda şekillendirdiği stratejisi
için pençelerini keskinleştirmeye başladı. ABD,
kıtamız Amerika'daki ticari hakimiyet için İngiltere
ile kapışmasına izin verecek bir güce ulaşıncaya
dek bizim bağımsızlığımızı elde etmemizi geciktirmeye
çalıştı. Yaptıkları aritmetik hesaplarıyla kendinden
geçmiş bir halde sorunun çözümünü tarafsız olduklarını
ilan etmekte buldular; bağımsızlık savaşçılarına
silah satmayarak tarafsız kalacaklardı, ancak
aynı zamanda İspanyol işgalcilere de ticari özgürlük
vereceklerdi. Diğer taraftan da Güney Amerika'daki
bağımsızlık mücadelesine silah sağlayan her ABD'li
yurttaşa ise 10 bin dolar para cezası ile 10 yıl
hapis cezası öngören bir yasayı çıkararak hainlik
noktasına geldiler. 'Düşman karşısında artık kollarımız,
göğsümüz, atlarımız ve mızraklarımızdan başka
da silahımız yoktu.'
Ancak bizim Amerika'daki ilk kölelik
karşıtı ve özgür devletin başkanı büyük Petion'umuz
vardı, Bolivar'a sadece silah ve mühimmat vermedi,
kıtasal devrimin zafere ulaşması için gereken
sosyal desteği de sağladı.
1823 yılında, ABD inanılası zor
ve ihanetçi bir diplomasiyi uygulamaya koyarak
kendilerini yarıkürenin sahibi ilan ettiler ve
Bizim Amerikamız'ın şefkatli kalbine yağmacı Monroe
doktrini çivilerini sapladılar: 'Amerika, Amerikalılarındır.'
Bir uydurma yasa çıkararak Latin Amerika'nın kendilerine
ait olduğunu, bizim kendilerinin 'mutlak kaderi'
olduğumuzu ilan ettiler, oysaki bu iddia, gerçekte
'Amerika'yı özgürlük adına yoksulluktan kurtarmak
için işgal etmek' yasası olmaktan başka da bir
anlam taşımıyordu.
Entrika ve ihanet içerisinde gizlenerek
yavaş yavaş içimize girdiler. Vatana ihanet edenlerin
çekişmeleri olmasa bunların hiçbirini yapamazlardı.
İhtilaf tohumları ektiler ve bağımsızlık ile özgürlüğün
garantisini olan halk ordusunu parçaladılar. Daha
sonra da Bolivar'ı katlettiler ve KOLOMBİYA'yı,
halkların kardeşliğini ve birliğini öldürdüler.
Kurtarıcı Simon Bolivar ABD'nin
Amerika'nın nüfusu en yüksek krallığı olarak kıtanın
patronu rolüne soyunacağını daha o günlerde ifade
etmişti. Bolivar, ABD'nin kısa bir zaman içerisinde
tüm kıtanın efendisi olabileceğini, ancak bir
avuç özgür insanın kudretli imparatorlukları yenilgiye
uğrattığının da tarihte sıklıkla görüldüğünü de
belirtmişti. Eğer bana inanmazsanız, bu dediklerimi
bronzdan bir piramite kaydedin ki gelecek kuşaklar
bu sözleri okusunlar ve bana hak versinler.
Kısa bir zaman sonra Meksika topraklarının
yarısından fazlasını ele geçirdiler. Bayraklarına
zorla sömürgeleştirdikleri Puerto Rico'nun yıldızını
eklediler. Bağımsız cumhuriyetleri işgal ettiler,
kendilerine boyun eğmeyen hükümetleri devirdiler,
yerlerine diktatörleri ve kukla devlet başkanlarını
geçirdiler, ancak açgözlülükle burunlarını soktukları
her yerde erdemin direnişini karşılarında buldular.
ABD, halen bu niyeti taşımaya devam etse de hiçbir
zaman Küba'yı kolay lokma haline getirmeyi başaramadı.
Yeni sömürgeci ilerleyişleri, her zaman Sandinistlerin
ve Caamanistlerin, şu an sömürge haline getirilmiş
Dominik halkının direnişini karşısında buldu.
Bu halkın zincirlerini kıracağı günleri uzak değildir.
İşgalciler, uçak gemilerinden ve fırkateynlerden
oluşan filoları, 'business' aldatmacaları ve neoliberalizmleriyle,
Dünya Bankası ve özelleştirmelerle, IMF ve deniz
kuvvetleriyle, dezenformasyon ve sömürgeci kültürün
ideolojisi ile, Hava Kuvvetleri Komandoları (AMC)
ve ileri seviyedeki operasyonel askeri güçleri
konuşlandırarak kıtamıza gelmeye devam ediyorlar.
İşgalci güçler, C17 ve P3 Orion
uçakları, stratejik hedefler için tasarlanmış
bombardıman uçakları, 4. filo, CIA ve Mossad,
ingiliz SAS komandoları, yüksek askeri teknolojiler,
ALCA, Plan Kolombiya, Panama-Puebla ve Smart Power
yani yeni neo-sömürgeci stratejilerinin akıllı
gücü olduğu kisvesi altında planladıkları caydırıcı
önlemler olmak üzere bütün güçlerini büyük kahraman
Bolivar'ın yürüyüşünün ve diğer önderlerimizin
özgürlük projesinin önüne geçmek, halklarımızın
bağımsızlık mücadelesini boğmak için biraraya
getirmiş durumdadırlar.
Honduras'ta yapılan askeri darbe,
bu işgalci politikanın ikiyüzlü bir şekilde gizlenmesinden
başka birşey değildir.
Bolivar'ın hayaleti, halklarımızın
birliği için Büyük Cumhuriyet Ulusu'nun aciliyeti
düşüncesinin bilinçlerde yeniden canlanması ve
Kurtarıcı Simon Bolivar'ın da arzuladığı gibi
bu yarıkürede tüm evrenin umuduna dönüşecek bir
mücadele yürüten başka bir gücün ortaya çıkması
gerçeği onları en çok korkutandır. Bu yürüyüş,
onların tüm dünyayı kendi hakimiyetleri altında
köleleştirme üzerine kurulu ve hiçbir temele dayanmayan
saçma hayallerine karşılık 'sevgili silah arkadaşlarımla
birlikte tiranlar tarafından zulmedilen topraklarımın
sınırlarına doğru yola çıkıyorum' diyen ve adaleti
önüne hedef koyan somut bir niyet taşınmaktadır.
ALBA'nın, Amerika Halklarının Bolivarcı Birliği'nin
bütünleştirici kıvılcımını nasıl da söndürmek
istemektedirler, çünkü bu kıvılcımın sömürgeleştirdikleri
topraklarda bir yangına dönüşerek kıtamıza 'mutlak
kader' diyen kibirli inançlarını kül etmesinden
korkuyorlar. ALBA halkları tarafından kuşatılmalı
ve onlarla birlik olmalıyız, Washington'un hakimiyetini
sarsarak yerine tüm kıtamızı etkileyen vatan ve
onur düşüncesini koyan kardeş Venezuela, Bolivya,
Ekvator, Nikaragua ve Küba halklarının yeni bir
toplum yolundaki mücadelesinde onlarla birlikte
hareket etmeliyiz.
Bizim Amerikamız, neoliberal sistemin
felaketine karşı dimdik mücadele vermekte, vahşi
kapitalizmin hakimiyetine karşı direnen halklara
öncülük etmektedir. Kıtada ve adada (Küba) önlenemez
bir şekilde ilerleyen Bolivarcı değişim dalgası
büyümektedir. Artık bu dalgayı önlemeye çalışan
tüm girişimler boşa düşmektedir.
ABD'nin güvenlik ihtiyaçlarını
karşılamak üzere yapılan anlaşma uyarınca Kolombiya
topraklarında kurulan çok sayıdaki askeri üs,
Simon Bolivar'ın halen geçerli olan sosyal, ekonomik
ve siyasi projesinin ilerlemesini durdurmak amacıyla
gerçekleştirilmiş emperyalist mevzilenmedir. Bu
üsler, emperyalizmin stratejistlerinin 4. Santafe'nin
kirli sayfalarında ifade ettikleri düşüncelerinin
hayata geçirilmesi anlamını taşımaktadır. Sosyal
kaynamayı ezmenin, askeri baskıyı hakim kılmanın,
Venezuela'nın petrol kuyularına, Amazon bölgesinin
zenginlikleri ve doğal çeşitliliklerine saldırmak
ve Güney Amerika'nın su kaynaklarını özelleştirmek
için Kolombiya'yı bir saldırı üssüne dönüştürmenin
yollarını aramaktadırlar. Bizim Amerikamız, ne
Kuzey Amerikalılar'ındır ne de herhangi bir emperyalist
gücün arka bahçesidir. Kıtamızın doğal zenginlikleri,
bizim geleceğimizin, onurumuzun ve bağımsızlığımızın
garantisidir. Bizler, çok daha zalim ve aynı zamanda
çok daha güçlü de olsa tüm bu yönlü saldırılara
karşı direneceğiz. 'Politika, hiçbir zaman Kuzey
Amerikalılar'ın bizle ilgili tasarladıklarından
daha ahlaksız bir hale gelmemiştir.'
Halkların emperyalist tiranlara
karşı verdiği insanlık mücadelesindeki en güçlü
silahı birlikte mücadele etmektir.
Kimliğini ve bu projede yer alan
tüm canlı güçlerin bağımsız duruşunu kaybetmeksizin,
Koordinasyon'dan Kıtasal Bolivarcı Hareket'e doğru
ve büyük bir devrimci kararlılık isteyen bu sıçrama
Bizim Amerikamız'ın halklarının bağımsızlığı ve
yeni bir gücün inşası yolundaki ilerleyişin garantisi
olacaktır.
Kıtasal Bolivarcı Hareket olarak,
halkların bütün mücadelelerini, yarıkürenin sosyal
ve politik örgütlerini, dünyadaki tüm farklı ırkları,
halk önderliklerini ve tüm devrimcileri, siyasi
partileri ve hareketleri, yeni isyancı varoluşları,
gençliğin canlı gücünü, mücadele içindeki tüm
kadınları Kurtarıcı Simon Bolivar'ın, Miranda'nın,
Artigas'ın, Che'nin, Morazan'ın, Lautaro'nun,
Marti'nin, Amaru'nun, Katari'nin, Alfaro'nun,
Sandino'nun, Farabundo'nun, Prestes'in, Betances'in,
Caamaño'nun, Manuelita'nın, Marulanda'nın, Zapata'nın
ve Villa'nın, Amerika kıtamızın özgürlüğü için
mücadele eden tüm kahramanlarının bizi çağırdığı
yerde, eylemin ve birliğin büyük stratejik alanında
buluşmaya çağırıyoruz.
Büyük Anavatan'ın ve Sosyalizm'in,
antiemperyalizm ile vatan ve insanlık uğruna mücadele
etmeyi önüne koyan tüm Latin Amerika ve Karibik
halklarının birliğinin bayrağını daha yukarılara
çekeceğiz. 'Yalnızca halkların sevgisi temeli
üzerinde onurlu ve kardeşçe bir yaşam mümkündür.'
Kapitalizm iflas etmiştir. İnsanlık
dışıdır. Bütün gözeneklerinden kanlar saçarak
doğmuştur. Egoizm, adaletsizliktir. Gezegenimizde
bir milyar 20 milyon insan açlıkla karşı karşıyadır
ve her yıl 40 milyondan fazla kişi açlıktan dolayı
ölmektedir. 3 milyar insan yoksuldur ve yetersiz
beslenmektedir. Yaklaşık bir milyar kişi işsizdir
ve bu kontrolsüzlük yaşadığımız gezegene sürekli
zarar vermektedir. Daha iyi bir dünyada yaşamak
için mücadele vermek kaçınılmazdır. Antikapitalist
alternatif, sosyalizmdir. Sosyalizm, tarihin halkların
mücadelesi ile tamamlanacak değişmez bir durağıdır.
Latin Amerika sosyalizmi kahramanlık
ile yaratılacak bir eserdir. Latin Amerika sosyalizminin
temeli, bizim kendi değerlerimizdir. Bizim Amerikamız-Abya
Ayala, tarihine sahip çıkan halk demektir. Bizim
kaderimizin stratejistleri, düşünürlerimiz aynı
zamada bizim kurtarıcılarımızdılar. Bağımsızlık
ve özgürlüğü hiçbir zaman sosyal devrimden ayrı
tutarak tasarlamadılar, çünkü bağımsızlık ve özgürlüğün
gerçekleşmesi, birlikte durmanın engellenemez
gücü olmadan mümkün değildir. Evrendeki eşitlik
temeli üzerine inşa edilen bir özgür insanlar
topluluğu, birliğin bir ürünüdür. 'Birlik, yenilenme
sürecimizin değerlerini yaratmada en çok ihtiyaci
duyacağımız noktadır. Bu birlik, bize mucizelerden
gelmeyecektir, aksine hedefi iyi belirlenmiş çabalar
ve etkili bir duyarlılık sayesinde gerçekleşecektir.
Bütün Amerikalı halkların tek bir vatanı vardır.
Bu vatanı her ne pahasına olursa olsun kuracağız.
Bu şekilde birliğini sağlamış bir Amerika, bütün
ulusların ve cumhuriyetlerin anası olarak adlandırılabilecektir.'
Bu, Kurtarıcımız'ın öğretisidir. Büyük Anavatan,
bizlerin hedefidir.
Bağımsızlık Bildirgesi'nin ilanının
200. yılında tüm dostlarımızı çetin geçmekte olan
21. yy.'ın Ayacucho Muharebesi'ne gönülden katılmaya
davet ediyoruz. Kahramanlarımız, yürümemiz gereken
yolu o günlerden çizdiler. Ayacucho bozkırlarında
elde edilen zafer, Venezuellalılar, Arjantinliler,
Ekvatorlular, Şilililer, Granadalılar, Perulular
ve eski Avrupa'nın savaşçılarından oluşan enternasyonalist
bir ordunun İspanyol zulmününe son vermek ve sömürgecileri
en son kalelerine değin Bizim Amerikamız'dan söküp
atmak uğrunda elde edildi. 'Artık zaman, Amerika
halklarının biraraya gelme zamanıdır.'
Hepimiz, Bolivar'da buluşuyoruz.
Kıtasal Bolivarcı Hareket ile onun sosyal ve politik
önderlikleri, halkların kıtasal devrimin zaferi
yolundaki yürüyüşüne öncülük edecek yönetim mekanizmasını
oluşturmakla görevlidir.
Yeni sömürgeci düzenin adaletsizliğine
karşı mücadelemizde, Mareşal Sucre'nin 9 Aralık'taki
tarihi muharebenin hemen öncesinde askerlerine
yönelik hitabında dile getirdiği sözlerinin coşkusunu
taşıyacağız: 'Askerler! Amerika'nın kaderi bugün
sizin ellerinizdedir. Bizler, özgürlük tutkumuzla
evrenin umudu olmalıyız. Ya zafer ya ölüm!' .
'Şu an hayati bir noktada bulunuyoruz. Kılıçlarımız
adına söz veriyoruz, kılıçlarımızsa sözümüzdür.
Adalet ve eşitiği bir araya getirerek insanlığın
özgürleşmesi için büyük mücadeleyi başlatacağız.'
Bolivar'ın ve diğer ulusal kahramanlarımızın
düşünü gerçekleştirmek yolunda başlattığımız yürüyüşümüze
hız katmak için, Büyük Anavatan ve Sosyalizm'in
tesisindeki aciliyet noktasında hareket eden yeni
hükümetlerin inşası için kardeşlik ve bilinç temelinde
yükselen alternatif politikaları yaratmalı ve
halklar için yeni bir dönem başlatmalıyız.
Bolivar ve tüm önderlerimiz bizimle
birliktedir.
Kutimunqan kutikapamunqan chaymantas,
pispochakuna takichkan: Onlar bize geri döndüler,
bu yüzden kuşlar şarkı söylüyor.
Bizler tarihiz; birlikte zafere
ulaşacağız.
Kıtasal Bolivarcı Hareket Kuruluş
Kongresi
Caracas, 7-8-9 Aralık 2009
|