Devrim başta proletarya olmak üzere emekçi kitlelerin
eseridir. Devrimin öznesi, devrimci sosyalist
partinin, cephenin önderliğinde birleşmiş proletarya,
tüm emekçiler ve ezilenlerdir.
Emekçilere devrimci bilinç dışarıdan, onların
devrimci sosyalist öncüleri tarafından götürülebilir.
Devrimci sosyalistlerin öncülük misyonu tam da
bu noktadan başlar. Devrimci öncüdür ve kurtuluş
bilincini sadece o taşıyabilir; çünkü emekçiler
kendiliğinden, günlük yaşam deneyimleriyle ancak
ezildikleri bilincini ve ekonomik haklar için
mücadele bilincine ulaşabilir. Ki çoğu durumda
bu bilinç bile oldukça sakatlanmış olarak gelişir.
Emekçilerin gerçek bir hak arama bilincine ulaşmaları
ve devrimcileşmeleri devrimcilerin düzenli, sistematik
çalışmalar yoluyla onlara ulaşmalarına ve çeşitli
devrimci faaliyetler yoluyla bilinç taşımalarına
ve giderek bu faaliyetlerin özneleri olmalarına
bağlıdır.
Bunlar ilkesel doğrulardır ve bundan dolayıdır
ki, devrimden söz ediyorsak, her şeyden önce emekçi
kitlelerin devrim için örgütlenmesinden söz ediyoruz
demektir. Örgütlenmek ya da devrimin örgütlenmesi
geniş emekçi kesimlerin devrimci hedeflere, devrimci
programa kazanılması ve mücadelenin pratik yürütücüleri,
özneleri haline gelmeleri anlamına geliyor. Demek
ki, proletarya ve emekçi kitlelerin örgütlenmesi
tüm çalışmalarımızın merkezi sorunudur. Bu çalışma
herhangi bir çalışma veya herhangi bir sorun değildir.
Bu hedefler, bu yalın gerçekler, yani başta proletarya
olmak üzere emekçi kitlelere gitmek, onlara devrimci
düşüncelerimizi taşımak, onları kurumlarımız,
birimlerimiz içinde örgütlemek ve mücadeleye sevk
etmek, devrimci savaşımın öznesi haline getirmek,
tüm devrimci çalışmalarda ve devrimci literatürde
sıkça sözü edilen hedeflerdir. Sıkça sözü edilen
ve fakat giderek sıradanlaşan, taşıdıkları anlamın
ağırlığı zaman içinde yitip giden, zayıflayan
hedefler... Aslında bu meseleden bu denli sıkça
söz edilmesinin aynı zamanda nedenidir bu durum,
yani sıradanlaşma ve anlam yitimi.
Çünkü “emekçi kitlelere gitmek”, “kitleleri mücadeleye
sevk etmek” vb. hedefler bir başlarına çok somut
anlamlar taşımazlar. Bütün bu hedeflerin günlük
çalışmanın, herhangi bir olay, gelişme ve sürece
ilişkin geliştirilen pratik çalışmaların içine
yedirilmesi, pratik çalışmalara ilişkin planlamalarda
merkezi unsurlardan biri olarak ele alınması gerekir.
Yani emekçilere dönük hedeflerimizde başarı sağlamamız,
çeşitli faaliyetlerimizin doğal bir uzantısı olarak
ortaya çıkmaz. Sadece bildiri dağıtmakla emekçilerle
ulaşmış sayılmayız ya da onları kurumlarımıza
taşımakla onlarla devrimci bir kitle ilişkisi
kurmuş olmayız. Bunlar ve benzeri faaliyetler
elbette önemlidir. Hatta olmazsa olmazdır. Bu
tür faaliyetler, açık ve kapalı kurumlaşmalar
olmadan kesinlikle emekçilerle bağ kuramayız.
Ancak bunlar sadece başlangıç adımları niteliğindedirler.
Emekçileri mücadelenin öznesi haline getirmeyi
hedefleyen bir çalışma ise bütünlüklü bir çalışma
olmak zorundadır. Merkezine bu hedefi koymalıdır,
atılan her adımı bu hedefe göre tasarlamalıdır.
Daha doğrusu, tüm devrimci sosyalist politik çalışmalar
bu perspektife, hedefe sahip olmalı, kitlelerin
devrimci mücadeleye kazanılmasını ana ekseni olarak
belirlemelidir. Proletaryayı ve diğer emekçi kesimleri
kazanmayı hedeflemeyen, planlaması yapılırken
bunu merkeze koymayan bir politik çalışmanın,
belki başkaca faydaları olabilir, ancak eksik
bir çalışmadır. Çünkü kitlelerle bağı kurulamayan,
ilişkilenemeyen bir devrimci politik eylemin kazanımlarının
oldukça sınırlı olacağı kesindir.
Bütünlüklü bir devrimci sosyalist kitle çalışmasının
üç ana unsuru bulunuyor; birincisi, tüm çalışmalarda
emekçi kitlelere gitmeyi esas almak, çalışmalarımızı
onlara dönük olarak kurmak... ikincisi, ilişkilerimizi
ve örgütlülüğümüzü genel geçer devrimci söylemler
üzerinden değil, emekçilerin gerçekliğini gözeterek
ve öne çıkmış somut toplumsal çelişki ve kırılma
noktalarına dönük devrimci faaliyetlerimiz üzerinden
kurmak... Üçüncüsü, emekçileri devrimci faaliyetin
pasif öğrencileri, alıcıları olmaktan çıkaran,
onları faaliyetin öznesi haline getiren ve bu
süreç içinde geliştiren bir tarz geliştirmek...
Bu üç unsur her bir devrimci sosyalist kitle faaliyetinin
birbiriyle sıkı sıkıya ilişkili, iç içe geçmiş
üç yüzünü oluşturur.
Emekçi Kitlelere Gitmek...
Emekçi kitlelere gitmek, devrimci düşüncelerimizi
ve örgütlülüğümüzü emekçilerle buluşturmak her
devrimci faaliyetin öncelikli sorunudur. Ancak
emekçilerle buluşan bir devrimci faaliyet öncü
faaliyet niteliği kazanabilir. Bu ise istisnasız
her faaliyetin odağına emekçilere gitmenin, onlarla
buluşmanın, onları özne yapmanın konulmasıyla
mümkündür.
Bu bağlamda, öncelikle, her çalışmamız, her faaliyetimiz
emekçi kitlelere ulaşmayı, onlarla bağ kurmayı
sağlayan, en azından kolaylaştıran nitelikte olmalıdır.
İstisnasız tüm politik faaliyetlerimiz hedefleri,
ele aldığı sorunları, biçimi, tarzı vb. tüm özellikleriyle
emekçilerle devrim arasındaki mesafeyi azaltacak
tarzda olmalıdır. Bu bir sokak gösterisi, bir
afiş ya da bir gerilla eylemi olabilir. Eylemin
niteliği, etki gücü, biçimi ne olursa olsun emekçileri
mücadeleye kazanmayı, yakınlaştırmayı esas almak
zorundadır. Yaptığımız afişin içeriği, görselliği,
afişleri asarken çevrede bulunan insanlarla kurduğumuz
ilişki, afiş asılacak yerleri seçimimiz vb. her
şeyi kitlelere ulaşmak, onlara daha güçlü biçimde
seslenmek üzerine kurmak zorundayız. Yani onlara
gitmek, onlara ulaşmak üzerine... Benzer bir biçimde
bir bildiri dağıtımı çalışmasını salt eldeki bildirileri
dağıtmak üzerine kurarsanız, bildirileri elinize
alıp dağıtım bölgesine gider ve insanlara uzatıp
verirsiniz. Ancak böylece emekçilere şöyle bir
dokunup geçmiş olursunuz. Bildiri dağıtılmış,
iş yapılmış olur, fakat hedefe dokunup geçilmiştir
sadece... Öte yandan, kitlelere ulaşmayı, emekçilerle
aracın (bildirinin) verdiği bütün imkanları kullanarak
ilişkilenmeyi hedefliyorsanız, tek tek ev ve işyerlerine
gider, bir merhaba der, derdinizi anlatırsınız,
nazikçe yaklaşırsınız, sokaktaki insanla küçük
de olsa bir ilişki kurarsınız. Bildiri uzatan
bir makine olmaktan çıkar, bildirinin sahibi olduğunuzu,
onun arkasında durduğunuzu, makine değil, ilişki
kurmaya hazır bir insan olduğunuzu gösterirsiniz.
Bunu gösterdiğiniz anda aslında kitle çalışması
başlamış demektir. Bu gerilla eylemi için de geçerlidir.
Bu noktada, belki en ilgisiz görünebilecek eylemler
kamulaştırmalardır. Fakat onlar da bile kitlelere
güçlü mesajlar verildiği az görülmemiştir. Öyküleri
kamuoyunca bilinen onlarca örnek var. Kamulaştırma
yapılan alandaki emekçilere yaklaşımınız, tarzınız,
ustalığınız vb. pek çok unsur, eyleminizi sıradan
olmaktan çıkarır, onu benzer olaylardan ayırır,
dinleyen ya da öğrenen insanlarda düşmanca duygular
değil, hayranlık yaratır. Devrimcilerin savaşı
yürütüş biçimi konusunda, devrimci savaş etiği
konusunda yapılacak onlarca konuşmadan çok daha
fazla eğitici ve kazanıcı rol oynar.
Demek ki, kitlelere gitmek, onlarla bağ kurmak,
öncelikle, tüm çalışmalarımızı bu amaç üzerine
kurmak demektir. Özellikle de politik pratik faaliyetlerimizi;
çünkü onlar üzerinden yürüyerek emekçilerle ilişki
kuracağız. Kurmalıyız. Ancak, kitlelere gidiş
ve ilişkilenme sadece devrimci pratik faaliyet
süreçleri ile sınırlı değildir. Motor rolü bu
tür pratik faaliyetler oynasa da, işin bir de
her adımda giderek büyütülmesi gereken süreklileştirilmiş
bir boyutu da vardır. Bu ise çalışma yapılan alanı
tanıyarak, detaylı biçimde inceleyerek tespit
edilmiş, başta en ileri kesimler olmak üzere geniş
emekçi kesimlerle düzenli biçimde ilişki kurmak,
onlarla birebir ve çeşitli örgütlülükler yaratarak
kitlesel temas içinde bulunmaktır.
Kurumlar oluşturarak, yayınlar çıkararak, devrimci
eylemler yaparak, emekçilere ulaşma yolunda sadece
başlangıç adımları atmış oluruz. Ancak gerçek
ilişki birebir onlara ilişkilenerek, kişisel veya
kitlesel temaslar kurarak mümkündür. Öncülük misyonunun
somut olarak en tam biçimiyle gerçekleştiği durum
budur; doğrudan temas ve örgütlenme... Yayın çıkarıyorsun
diye emekçi gidip almaz, sen ona gitmelisin. Yayının
(bildiri, dergi vb.) satışını ya da tanıtımını
emekçi ile ilişkilenmek için araç olarak kullanmalısın.
Yayının kitle çalışmasında işe yaraması tam da
bu noktada başlar. Bu silahlı propaganda eylemi
için de geçerlidir. Doğru hedefleri en uygun biçimde
darbelediğinde büyük bir sempati yaratırsın, tüm
nüfusa açık ve net devrimci mesajlar verirsin,
ancak emekçilere gidip, onunla doğrudan bire bir
ilişki kurmaz, bu faaliyetin anlamını güçlü biçimde
aktarmaz, onunla süreklileşmiş ilişkiler kurmazsan,
silahlı propaganda eyleminin etkisinin kitleler
nezdinde güçlü ve kalıcı bir devrimci etki yaratmasını
bekleyemezsin. Giderek geniş emekçi kesimleri
için en fazlasından dışlarında bir yerlerde olan
“iyi çocuklar, iyi gençler” olursun... Devrimci
sosyalizm, “iyi gençler” olmayı değil, emekçilerin
giderek artan ölçüde “biz” diyerek sahiplendiği
devrim hareketi olmayı hedefliyor. Kurumlar özgülünde
de aynı şey geçerlidir; oturup bekleyerek emekçiler
kazanılmaz. Tersine kurumların çalışmaları yoluyla
kendimizi somut iş üzerinden tanıtarak, doğrudan
emekçilere gidip kurumumuzu, çalışmalarımızı tanıtarak,
onları etkinliklerimize davet ederek, hatta etkinliklerimizi
sokağa taşırarak, yani onlara götürerek onları
kurumlarımızın çalışmalarına katabiliriz. İş yerinde
çalışıyor, ama tek bir işçi arkadaşına devrimci
düşüncelerini açmıyorsan, devrimci faaliyetini
sadece devrimci yoldaşlarınla olan ilişkinle sınırlıyorsan
bir kitle çalışması yaptığından, öncülük bilincine
sahip olduğundan söz edilemez. İşçi arkadaşlarına,
akrabalarına, mahalledeki arkadaşlarına güvenlik
kurallarını da gözeterek devrimci düşüncelerini
açmalısın, onları bu düşüncelere kazanmaya çalışmalısın,
yürütülen devrimci pratik çalışmaları, yayınları
kullanmalısın, açık alanda çalışıyorsan onları
kurumlara taşımalısın, onlarla birlikte işyerinde,
evlerde, dışarıda, kurumlarımızda devrimci temelde
irili ufaklı ilişkilenme yolları bulmalısın, buna
dönük somut plan yapmalısın, özel bir çaba harcamalısın...
Ancak bunları yaptığında, gerçekten bir devrimci
çalışma yaptığından, devrimci çalışmanın ana hedefi
olan emekçi kitleleri devrimci çalışmaya kazanmayı
temel hedefin haline getirdiğinden söz edilebilir.
Çalışmaları Toplumsal Çelişki ve Kırılma Noktalarına
Kurmak...
Devrimci kitle çizgisinden, kitlelere gitmekten
ve onları kazanmaktan söz ederken, emekçilere
gitmek, onları kurumlarımıza, birimlerimize kazanmaya
dönük, onlarla birebir ilişki kurmaya dönük, onlara
kitlesel veya bireysel düzlemde ajitasyon-propaganda
yapmaya dönük çalışmalar yapmak esas olarak kitle
çalışmamızın ilişkilenmeye, bağ kurmaya dönük
boyutunu oluşturuyor. Bunların her biri emekçilere
dönük kitle çalışmasının olmazsa olmaz boyutudur.
Mutlaka yapılması gerekir. İlk adım bu çalışmalardır.
Yani, mutlaka devrimci faaliyetler üzerinden kitleyle
ilişki kur, bağlantılarını canlı tut, tüm çalışmalarını
buna göre düzenle...
Fakat tam da bu noktada, bir başka boyut önem
kazanır. Emekçi kitlelerle kurduğumuz bağın ana
maddesini oluşturan devrimci pratiğin içeriği
ilişkiyi sağlam, kalıcı hale getirmeye ve emekçileri
devrimci çalışmaya sevk etmeye uygun nitelik taşımak
zorundadır.
Bu noktada, emekçilere gidişte sıkça rastlanan
ve izlenen yol çalışmaların genel geçer politik
söylemler ve pratik üzerine kurulmasıdır. Kapitalizmin
kötülüğü, sistemin emperyalizme uşaklığı, sömürü,
zulüm vb.’nin genel olarak teşhiri, genel geçer
politik pratiğin başlıca argümanlarıdır. Bu tür
ajitasyon-propaganda ve bunlar üzerine kurulu
politik pratik ve kitlelerle ilişkilenme, ancak
çok sınırlı sonuçlar yaratabilir.
Bir devrimci faaliyetin güçlü ve başarılı sonuçlar
yaratabilmesi, emperyalizm ve oligarşi ile başta
proletarya olmak üzere emekçi halk kesimleri arasındaki
çelişkilerin somut güncel görünümlerini ele almasına
ve bunlar üzerinden devrimci çözümü göstermesine
bağlıdır. Genel geçer bir emperyalizm ve oligarşi
karşıtı çalışma değil, emek-sermaye çelişkisinin
ve ondan türeyen baş çelişkilerin, her somut anda
öne çıkmış görünümlerini ele alan bir devrimci
pratik gerekir. Devrimci kitle mücadelesi ancak
bu somut çelişki ve kırılma noktaları üzerine
kurulabilir. Bu çelişki ve kırılma noktaları kimi
zaman ilişki kurduğumuz emekçi topluluğunun sistemle
girdiği özgül bir çatışmadır; bir fabrikadaki
grev, gecekonducular bağlamında yıkımlar, tarımın
imhası vb... Kimi zaman tüm emekçi kesimleri kesen
bir çelişki-kırılma noktasıdır; işsizlik, yolsuzluk,
yoksulluk, toplumsal çürümenin tüm görünümleri,
emperyalizme ve kurumlarına bağımlılık ve bunun
emekçilere yansıyan her bir görünümü, emperyalist
işgal, demokratik hak ve özgürlükler, sömürgecilik
vb... Emekçilere gidiş ancak böylesi somut bir
sorun, olay ve gelişme üzerinden söz konusu oluyorsa
ve siz ona giderken onu bu sürece katmayı hesap
ederek gidiyorsanız sonuç alabilirsiniz. Devrimci
politik pratiğimiz ve daha da ötesinde süreklileşmiş
her bir ilişkimiz eğer emekçilerin bu sorunları
üzerinden gelişiyorsa, emekçilerin duygularının,
düşüncelerinin somut ifadesi olur. Emekçi bu eylemlerde,
bizimle kurduğu ilişkide kendi taleplerini, isteklerini,
duygularını bulur. Sorunlarının çözümlerini bulur.
Ancak emekçilerin günlük olarak yaşadığı sorunlara
dayanan, bunlara dönük çözümleri ortaya koyan
bir devrimci çalışma ve ilişkilenme biçimi daha
derinlikli ilişkilerin önünü açar, emekçinin sistemle
sorunlar arasında bağ kurmasına uygun bir zemin
sağlar.
Emekçilerin Seyirci-Alıcı Değil, Özne-Yapıcı
Olmasını Hedeflemek...
Bir kitle çalışmasına devrimci nitelik kazandıran
iki ana unsur; emekçilerle buluşma iradesi ve
ilişki kurmak ve onlarla ilişkiyi sistemle olan
çelişkilerinin her bir somut görünümünü işleyen
devrimci pratik üzerinden geliştirmektir. Bunlar
zorunludur, ancak bu kadarı yetmez. Emekçi kitleler
bu iki adımda da esas olarak kendilerine dönük
bir tutumun, müdahalenin alıcısı durumundadırlar.
İlişkiyi başlatan, zeminlerini yaratanlar, yani
asıl özne her iki durumda da devrimci sosyalistlerdir.
Çalışma bu iki unsurla sınırlı kaldığında, bir
devrimci kitle çalışmasından değil, esas olarak
kitlelere dönük bir devrimci çalışmadan söz edilebilir.
İkisi farklı şeylerdir. Kitlelere dönük devrimci
çalışma, kitlelerle ilişki kurmayı, etkilemeyi,
onlara belirli mesajlar ulaştırmayı, belirli bir
doğrultuda hareket ettirmeyi vb. hedefler... Yani
devrimcilerden kitlelere dönük tek yönlü bir akış
söz konusudur. Devrimci kitle çalışması ise bu
tek yönlü akışla başlar, ancak bunu aşarak, emekçileri
mücadelenin, örgütlenmenin bir parçası haline
getirmeyi hedefler. Tek yönlü akış, çift yönlü
akışa dönüşür; devrimci öncü örgütten ve kadrolardan
başlayan ilişki ve pratik, emekçinin katılımını
hedefler, onu kazanır ve onun da katıldığı, devrimci
pratikle, örgüt ve kadroyla devrimci ilişki içinde
kaynaştığı, öğrendiği-öğrettiği, birleştiği bir
ilişki ortaya çıkar.
Devrimci kitle çalışması emekçinin seyirci-alıcı
konumundan, özne-yapıcı konumuna sıçrayabildiği
çalışmadır. Ve aslolan budur; geniş emekçi kesimlerin
kendi kaderlerine sahip çıkmalarını, devrimci
amaçlar doğrultusunda birleşmelerini ve harekete
geçmelerini, yani yaşamın devrimci özneleri olmalarını
sağlamaktır. Emekçilerin yerine düşünmek ve yapmak
değil, onlara yol göstermek, devrimci örgütü sunmak,
onlarla ilişkilenmemizin ilk anından itibaren
onlarla birlikte çözümü düşünmek ve birlikte yapmak,
onların giderek daha çoğunu bu faaliyetler içinde
öncüleştirmek, bu süreci komünizm hedefine ulaşıncaya
değin sürekli genişleyen ve derinleşen tarzda
gerçekleştirmek; öncü-kitle ilişkisinin, devrimci
kitle çalışmasının diyalektiği budur...
Hiç kuşkusuz, devrimci kitle çalışmasının bu boyutu
oldukça zorlu, büyük emek ve sabır isteyen çalışmalarla
gerçekleşebilir. Devrimci kitle çalışmasının diğer
iki boyutu, yani kitlelerle bağ kurmak ve devrimci
pratiği emekçilerin sistemle somut çelişkileri
üzerinden kurmak esas olarak devrimci sosyalist
partinin-cephenin ve onun kadro ve taraftarlarının
işidir. Yani en ileri teorik-politik bilinçle
donanmış, ileri bir örgütlülük düzeyine sahip,
amaç ve eylem birliği olan insanların işidir.
Bu iki boyuta ilişkin çalışmalarda ortaya çıkan
sorunlar genellikle devrimci sosyalistlerin kendi
iç mekanizmalarıyla, müdahaleleriyle çözülebilecek
niteliktedir. Halbuki ilişki kurulan ve devrimci
pratikle yüz yüze gelen emekçinin durumu, kendisiyle
devrimci ilişki kurma çabasını kavrayışı, devrimci
pratiği algılayışı ve ona yüklediği anlam her
ilişki, her emekçi bağlamında farklıdır. Emekçiye
devrimci mesajları anlayabileceği tarzda ulaştırmak,
günlük yaşamın diline çevirmek, devrimci dostluğun
ve yoldaşlığın sıcaklığını hissettirmek, onu eyleme
katmak, mücadeleye katılımını sürekli kılmak,
vb; bütün bunlar her emekçi ya da emekçi topluluğunun
özenli biçimde incelenmesini, buna uygun yol ve
araçlar kullanılmasını gerektirir. Her halükarda,
emekçilerin devrimci eyleme, çalışmalara, kurumlara
katılımını kolaylaştırıcı yol ve araçlar ve ilişki
biçimleri yaratmak gerekiyor.
Diyelim ki, işsizlik kampanyası yürütüyoruz, ya
da özelleştirme ve konut sorununa-yıkımlara ilişkin
sokak gösterisi yapıyoruz. Gösterimiz tüm emekçilerin
katılımına açık olmalı, onları eylemimize çağırmalıyız,
bunun için özel çalışmalar yapmalıyız... Çünkü
bu sorunlar onların tümünün sorunu. En azından
çalışma yaptığımız alanlardaki tüm ilişkilerimiz,
çevre çeper ilişkilerimiz, bu bölgelerde çalışmalarımıza
sürekli katılmasa da demokrat nitelik taşıyan
gençleri, esnafı, işçileri, kadınları mutlaka
eylemimize çağırmalıyız. Onları eylemin özneleri
haline getirmeliyiz. Emekçilerin katılımı bir
gösteri düzeyinde belki olmayabilir ama bir imza
atabilir, bir etkinliğe katılım biçiminde olabilir.
Bu süreçler nisbi durgunluk dönemlerinde basitten
karmaşığa doğru, devrimci yükseliş dönemlerinde
sıçramalı olur.
Güçlü Bir Devrimci Kitle Çalışması ve Yeniden
İnşa Sürecimiz
Bu noktada şunu da unutmamak gerekiyor; gerçekten
sonuç alıcı, verimli ve güçlü bir devrimci kitle
çalışması ancak mücadele çizgimizin stratejik
unsurlarının hayata geçmesi ile mümkündür. Gürül
gürül akan bir devrimci kitle hareketi, hayatı
tüm hücrelerine değin sarsan bir devrimci pratik
geliştirilerek, emekçi kitlelerin kafalarındaki
korku dağları yıkılarak, halkın taleplerini ve
kazanma iradesini eylemiyle güven verici tarzda
temsil eden bir öncü parti yaratılarak, yani buz
kırılıp yol açılarak yaratılabilir. Emekçi kitlelerin
güçlü bir katılımı ancak böyle sağlanabilir. Devrimci
yükselişin ön koşulu da budur.
Bu çalışmanın henüz yapılamadığı durgunluk dönemlerinde
hızlı ve sonuç alıcı bir devrimci kitle hareketi
yaratma beklentisi gerçekçi değildir. Ancak bu
hiçbir şey yapılamayacağı anlamına gelmez. Her
sürecin sunduğu nesnel olanaklar ve devrimci sosyalist
hareketin önüne koyduğu görevlere bağlı olarak
öznel dinamikler, müdahale biçimleri vardır. Devrimci
kitle çalışması bu olanaklara ve dinamiklere göre
biçim alır, somut hedefler belirler.
Günümüzde devrimci çalışmanın nesnel zeminleri
oldukça olgun durumdadır. Emekçiler ile emperyalizme
bağımlı çarpık kapitalist sistem arasındaki çelişkiler
oldukça derinleşmiş durumdadır. Tüm emekçilerin
ortak paydası haline gelmiş olan, tümünü kesen
oldukça derin sorunlar bulunmaktadır; işsizlik,
özelleştirme, yıkımlar, güvencesiz çalışma, yoksulluk,
yolsuzluk, emperyalizme bağımlılık, sömürgecilik,
toplumsal çürüme, vb. bunların başlıcalarıdır.
Emekçiler bu sorunlara ilişkin her türden ajitasyona,
politik pratiğe oldukça duyarlı durumdadır. Ancak
bu duyarlılığın geniş kesimler bağlamında pratik
tutuma dönüşmesi, emekçi kitlelerin bu sorunlara
dönük pratiklere geniş biçimde katılması, öznesi
olması öncü partinin ve eylemin olmasına bağlıdır.
Ve bugün bu söz konusu değildir. Devrimci sosyalist
hareketimiz bu düzeyde bir partiye dönüşmeyi ve
öncü eylemi yaratmayı hedefliyor.
Böylesi bir parti olmak ve böylesi bir pratiği
geliştirmek birden bire, aniden olacak bir şey
değildir. Bu, ancak, bugünden bütün enerjimizle,
bütün irademizle her alanda güç biriktirerek,
irili, ufaklı nitelik sıçramaları yaratarak, geleceğin
büyük mücadeleleri için zeminler yaratarak mümkündür.
Devrimci sosyalist hareketimiz bu süreci yeniden
inşa süreci olarak tanımlıyor.
İşte bu ve benzeri süreçlerde devrimci sosyalist
örgütün ve kadroların yaratıcılığı, planlı çalışması,
her bir çalışmayı büyük bir özenle ele alması
özel önem taşır. Yeniden inşa sürecimizde kitle
çalışmamızı da yeniden inşa ediyoruz. İnsandan
insana bir ilişki olarak devrimci kitle çalışması
bağlamında bugün yaratıcılığın, planlamanın ve
özenli çalışmanın çok daha özel ve belirgin bir
rolü bulunuyor.
Devrimci kitle çalışmamız belki çok büyük kitleleri
harekete geçirmeyi hedeflemiyor. Eldeki güçler
ve eylem düzeyimiz böylesi bir kitle hareketi
yaratmak için uygun değil. Kitle çalışmamız, devrimci
kitle çalışmasının yukarıda ortaya konan her üç
boyutunda da sağlam bir ilk birikim yaratmayı
hedefliyor. Yani kitlelere gitmeyi her çalışmamızın
merkezine almayı, politik pratiğimizi emekçilerin
güncel sorunları üzerinden kurmayı ve emekçilerin
mümkün olan en geniş kesimiyle bu sorunlar temelinde
pratikler örmeyi öğrenmek, bu üç tutumu tüm pratiğimizin
doğal, kendiliğinden işleyen, ayrılmaz unsurları
haline getirmek, bu yoldan devrimci bir atılım
için sıçrama noktası olabilecek asgari devrimci
kitle ilişkileri, pratikleri, kurumları, deneyimleri,
maddi olanakları yaratmak; yeniden inşa sürecinin
bu alandaki somut hedefleri bunlar...
Somut Pratiğimiz; Gelişen, Sorunlu ve Umut
Verici...
Mevcut devrimci kitle çalışması pratiğimizi olumlu
ya da olumsuz gibi tek yönlü kavramlarla tanımlamak
ne mümkündür, ne de doğrudur. Mevcut pratiğimiz
yeniden inşa sürecimizin mantığına uygun tarzda
düzenlenmiştir. Yani ilk birikimleri, asgari zeminleri
yaratmak hedeflidir. Bu hedef zaten kendi içinde
başlangıç noktasını da tarif etmektedir. Evet,
yeniden inşa sürecimiz açısından başlangıç noktamız
ilk birikimlerin ve asgari zeminlerin bulunmadığı,
her şeyin hemen hemen sıfır noktasından yaratılmak
zorunda olduğu tabloydu. Gelinen aşamada bunu
ne yerinmek, ne de kat ettiğimiz yola bakarak
övünmek için ifade ediyoruz. Durum tespiti de
yapmıyoruz. Bunu ifade etmemizin nedeni esasen
böylesi bir noktada başlamamızın, daha ilk andan
itibaren sürecin kaçınılmaz olarak sorunlu, sancılı
biçimde gelişmeye açık olduğunu belirtmek içindir.
Başlangıç noktasındaki oldukça zayıf konumumuza,
bir de 2000’lerin, geride bırakılan yıllara nazaran
oldukça fazla olan ayrıksı, özgün yanlarını ve
olumsuz koşullarını da eklenmek gerekiyor.
2000’ler sadece 1980 öncesinden değil, 1980’lerden,
hatta 1990’lardan da farklı bir politik iklime
sahip... Geniş emekçi kesimlerin politik refleksleri,
tercihleri, örgütlülük düzeyi, ve kısmen karşı
karşıya kaldığı yakıcı sorunlar belirli farklılıklar
arz ediyor. 2000’lere hem Türkiye, hem de Kürt
coğrafyasında devrimci hareketin yenildiği, devrimci
kitle mücadelelerinin geri çekildiği, burjuva
politik partiler arenasının yeni aktörlerle (AKP,
Genç Parti, genel başkanların değişimi, vb..)
ciddi bir değişime uğradığı, dünyadaki çatışmaların
ve paylaşım mücadelelerinin 11 Eylül’le birlikte
yeniden biçimlendiği, emekçilere dönük özelleştirme,
yıkım, güvencesiz çalışma vb. saldırıların öne
çıktığı, işsizlik ve yoksullaşmanın, toplumsal
çürümenin çok can alıcı sorunlar haline geldiği,
vb.. unsurların öne çıktığı yıllar olarak biçimleniyor.
Dolayısıyla bu nesnellikte yürütülecek devrimci
kitle çalışmasının 1990’ların deneyimlerinden
oldukça farklı yanları olacağı, olması gerektiği
de açık...
Bu bağlamda geçmiş deneyimlerden yararlanarak,
ancak sürecin özgün özelliklerini hesaba katarak
ve sürecin başındaki konumumuzu da dikkate alarak
yeniden inşa sürecimizi, özelde ise devrimci kitle
çalışmamızı biçimlendirmemiz gerekiyordu/gerekiyor.
Bu nesnel ve öznel koşullarda sürecin şaşmaz bir
saat gibi işlemesini, hatasız, sorunsuz, sancısız
ilerlemesini beklemek mümkün değildir.
Hatalarla, sorunlarla, sancılarla ilerleyeceğiz,
bunları her adımda daha fazla etkisiz hale getirerek
hedeflerimize ulaşacağız.
Ve süreç tam da böyle işliyor. Yukarıda tarif
ettiğimiz tarzda bir devrimci kitle hareketinin
asgari zeminlerini örmek için meşru, militan ve
sokağa dönük bir devrimci politik pratik, devrimci
kitle çalışması yürütüyoruz, bunun kurumlarını,
birimlerini oluşturuyoruz.
Çalışmalarımızı kitlelerle buluşmaya odaklama
noktasında önemli bir mesafe aldık. Tüm politik
pratik faaliyetimiz, tüm örgütlenme çalışmalarımız
daha geniş emekçi kesimlerle ilişkilenme, bağ
kurma, onlar nezdinde görünür olma ekseninde planlanıyor.
Salt politik refleks gösterme düzeyinde kalan,
emekçilerle buluşma dinamiği, zemini zayıf olan
pratikler genel pratiğimiz içinde giderek daha
küçük bir yer tutuyor. Kurumculuğu, kurum eksenli
çalışma yapma tutumunu daha kökleşmeden kampanya
süreçlerimizle aştık. Sokağa dönüklük pratiğimizin
belirleyici unsurlarından biri haline geldi. Militan
duruş ve meşruluk noktalarında önemli bir sıkıntımız
bulunmuyor. Öte yandan, politik pratiğimizin emekçiler
ile oligarşi arasındaki keskinleşmiş çelişki ve
kırılma noktaları üzerine inşa ediliyor. Temel
pratik çalışmalarımız-süreçlerimiz tümüyle emekçilerin
yakıcı gündemleri üzerine oturuyor. Özellikle
kampanya tarzı çalışmalarımızda (geride bıraktığımız
İşsizlik ve Yoksullukla Mücadele Kampanyası ve
halen sürdürdüğümüz Yıkımlara ve Özelleştirme
ve Yıkımlara Karşı Mücadele Kampanyamız) bu iki
unsuru da belirgin biçimde görmek mümkün. Bu çalışmalarımızda
kitlelerle bağ kurma, ilişki zemini olma özelliği
hemen hemen hiç bulunmayan, birkaç bin bildiri
ve afişle bir basın açıklaması temelindeki protestoculuk
tutumu önemli ölçüde aşılmıştır. Yüzbinlerce bildirinin
ev ev, işyeri işyeri dağıtımı, kalabalık gruplar
halinde toplu dağıtımlar, onlarca meşaleli eylem
ve basın açıklamalı gösteriler, on binlerce afiş,
imza kampanyaları, vb... ile başta kurumlaştığımız
bölgeler olmak üzere geniş bir alanda görünür
hale gelmek, çok sayıda temas gerçekleştirmek,
bu noktada önemli adımlardır. Öte yandan, bütün
bu çalışmalarımız giderek daha fazla genel geçer
pratikten ajitasyon zemininden, genel geçer söylemi
eksen alan pratik politik çalışmadan, emekçilerin
sistemle olan yakıcı çelişkileri zeminine oturuyor.
Yayınlarımız güncel gelişmeleri, sorunları, kampanya
konularını yoğun biçimde işleyerek çalışmalarımızı
ve yoldaşlarımızı düşünsel olarak destekliyor.
Bütün bu noktalarda ciddi eksikliklerimiz de bulunuyor.
Henüz pratik iş yapabilme kapasitemizin tümünü
kullanamıyoruz. Henüz yeterince yaratıcı yollar
ve araçlar üretemiyoruz. Bunda maddi sorunların
önemli bir rolü var. Ancak planlı çalışma tarzının
birimlerde, kurumlarda yeterince oturmamasının,
zamanı ve olanakları doğru kullanmamanın da küçümsenemeyecek
bir rolü bulunuyor. Bu noktalarda, planlı ve ısrarlı
düzeltme pratiklerine ihtiyacımız var.
Ana Sorun; Emekçileri Pratiğe Katmamak/ Katamamak...
Yukarıda devrimci kitle çalışmasının üçüncü ana
unsurunun emekçilerin devrimci çalışmaların seyircisi
ya da sadece alıcısı olmamaları, öznesi, yapıcısı
haline gelmesi olduğunu ifade ettik. Bunun devrimci
kitle çalışmasının en zorlu, en sıkıntılı boyutu
olduğunu da vurguladık. Somut çalışmalarımızda
en ciddi sorunların bu noktada ortaya çıktığını
kesin biçimde koymak ve sorunu biraz daha açmak
gerekiyor.
Devrimci sosyalist partinin kitle çalışmasının
ana düsturlarından biri kendini kitlenin yerine
koymamaktır. Parti ve cephe öncüdür, emekçi kitlelerle
aynı şey değildir, her açıdan, her alanda geniş
emekçi kitlelerinden daha ileri bir noktayı temsil
eder. Bilinçte, hedeflerde, örgütlülükte, insan
bileşiminde daha ileri bir düzeyi temsil eder.
Proletaryanın ve nüfusun en ileri kesimlerini
bağrında toplar. Parti bunu her şeye kadir bir
güç olmak için yapmaz. Zaten istese de yapamaz.
Başta da ifade ettiğimiz gibi, devrim proletarya
önderliğindeki geniş emekçi kitlelerin eseridir.
Biz emekçilerin yerine düşünmek, onların yerine
mücadele etmek, onlarsız bir devrim yapmak, onlarsız
bir kurtuluş istemiyoruz, zaten böyle bir şey
mümkün de değildir. Parti ve cephe, emekçi kitlelerin
yerine değil, onlarla birlikte mücadeleyi hedefler.
Öncülük tam da bu noktada ortaya çıkar. Öncülük
toplumsal koşulları ve devrimci kurtuluşu en ileri
düzeyde formüle etmektir, en ileri örgütlülük
düzeyini yaratmak, çelikten bir irade ve çalışma
tarzı yaratmak, öncü yol gösterici pratikler geliştirmektir.
Ancak en çok da emekçi kitleleri bu fikirlere
kazanmak, örgütlülükler içinde birleştirmek ve
pratik çalışmaların yapıcısı, öznesi haline getirebilmektir.
Ve çalışmalarımızda buna yeterince özen göstermiyoruz,
yeterince odaklanmıyoruz. Çalışma yaptığımız alanlarda
giderek büyüyen bir kitle ilişkilerine sahibiz.
Bir bölümü politik olarak etki alanımız içinde,
bir bölümü en azından dostça bir ilişki içinde...
Daha ötesinde, yürüttüğümüz pek çok çalışma geniş
emekçi kesimlerinin doğrudan yakıcı biçimde yaşadığı,
büyük bir öfke biriktirdiği sorunlar üzerinden
yükseliyor. Ancak biz hala bütün faaliyetlerimizi
sadece kendi ilişki ağımız üzerinden planlıyor,
sadece bunların bilinç ve örgütlülük düzeyine
ve katılımına uygun pratikler geliştiriyoruz.
İşsizliğe karşı, yıkımlara karşı, özelleştirmeye
karşı, Kürt ulusu üzerindeki baskılara karşı gösteriler
yapıyoruz, faaliyet yürüttüğümüz bölgeler yıkım
bölgeleri, gençliğin büyük bir bölümü işsiz, emekçilerin
tümü bu konularda büyük bir öfke ile dolu, bölgelerde
önemli bir Kürt nüfusu bulunuyor, ancak, biz gösteriyi
sadece bizim belirli bir disipline tabi ilişkilerimizi
hesaba katarak planlıyor ve gerçekleştiriyoruz.
Bölgede bulunan işsizlere, konduculara, kötü barınma
koşullarına sahip olanlara, yoksullara, Kürt emekçilerine
katılım çağrısı yapmıyoruz. Onlara eylemlerimiz
yoluyla sadece seslenmeyi tercih ediyoruz, onların
eyleme katılması yönünde her hangi bir çaba harcamıyoruz.
Yıkımlar yapılıyor, direnişler geliştiriyoruz.
Tüm çevre çeper ilişkilerimizi, tüm olanaklarımızı
seferber ederek, ulaşabildiğimiz tüm emekçileri
bu direnişlere katmak, en azından destek vermek
için hareket geçirmiyoruz, bu yönde planlı, sistematik
çaba harcamıyoruz. Tüm çabalar, tüm çalışmalar,
tüm direnişler, tüm destek faaliyetleri yalnızca
belirli bir disipline tabi yoldaşlarımız üzerinden
yürüyor. Elbette ki, biz çağrı yaptığımızda emekçiler
akın akın bu çalışmalara katılmayacaktır. Ancak
yukarıda ifade ettiğimiz gibi böyle bir beklentimizde
yok... Fakat pekala biliyoruz ki, irili ufaklı
çabalarla küçümsenemeyecek sayıda örgütsüz emekçiyi
bu çalışmalarımızın bileşeni haline getirebiliriz.
Güzeltepe direnişi sürecinde bunu somut olarak
gördük. Bölgedeki esnaftan, emekçilerden kendiliğinden
pek çok destek gördük. Bunu kapsamlı biçimde örgütleyebilseydik,
çok daha geniş kesimlerin desteğini sadece o bölgede
değil, bütün bölgelerde alabilirdik. Yiyecek,
giyecek yardımları, destek ziyaretleri, dayanışma
eylemleri tüm bölgelerde çok daha kapsamlı biçimde
organize edilebilirdi.
Bu sorunlar sadece açık alan çalışmaları için
geçerli değildir. Kapalı alan çalışmaları da içinde
geçerlidir. Kapalı alan çalışmasında da kimse
kafasını kuma gömemez. İmkanlar bu alanda sınırlıdır;
çalışmanın doğası gereği emekçilerin çalışmalarımıza
katılımı için çok fazla zemin bulunmayabilir.
Ancak bu hiç yoktur anlamına gelmez. Az ama vardır
ve bunu yapmak mümkündür. Az olan az yapar, ancak
yapmalıdır. Kitle çalışmasını buna uygun tarzda
organize etmelidir.
Başlangıçta katılımlar olmayabilir ya da çok küçük
ölçüde olabilir. Bunun önemi yok... Önemli olan
bir politik pratik faaliyet veya faaliyet süreci
örgütlerken, en geniş emekçi kesimleri bu faaliyetlere
katmayı, onları değişik düzeylerde örgütlenen
bu faaliyetlerin öznesi haline gelmelerini hedeflemektir.
Planları, hazırlıkları buna uygun olarak yapmak,
bu noktaya özel olarak odaklanmaktır. Gerisi zamanla
yavaş yavaş gelecektir. Emekçilerin şu ya da bu
düzeydeki katılımlarıyla mutlaka olacaktır. Bir
devrimci sosyalist partinin asıl güçlenme ve büyüme
kaynağı böylesi mücadeleye katılımla gelişen,
özneleşen ilişkilerdir.
Stalin “Bolşeviklerin gücü, komünistlerin gücü,
Partimizi milyonlarca partisiz aktifle çevrelemeyi
bilmesinde yatar” derken, emekçilerin devrimci
kitle çalışmasına katılımını ve bunlar temelinde
Partinin etrafında birleşmesini kast etmektedir.
***
Devrim için Partinin ve cephenin önderliğinde
devrimci bir halk hareketi yaratmak istiyoruz.
Devrimci kitle çalışmamızın hedefi budur. Yeniden
inşayla bunun zeminlerini döşüyoruz, devrimci
atılımla onu bütün görkemiyle ete kemiğe büründüreceğiz.
Bunun için çalışmalarımızın her aşamasında, her
dönemecinde kazanımlarımızı, eksiklik ve zaaflarımızı
tespit etmek ve daha ileri bir çalışmanın yolunu
açmak gerekiyor.
Devrimci kitle çalışmamız bir yandan gelişiyor,
bir yandan önemli sorunlar yaşıyor. Sorunlar önemlidir,
ancak kemikleşmemiştir, aşılabilir niteliktedir.
Gelişmeler ise umut vericidir, attığımız hemen
hemen her adım şu ya da bu ölçüde bir ilerleme
yaratıyor. Daha sağlam ve daha büyük bir hızla
büyüyen bir devrimci kitle çalışması için sorunlu
yanlarımızı aşmaya dönük adımlarımızı büyütmemiz
gerekiyor... Her bir yoldaşımız, her bir birimimiz,
her bir kurumumuz kitle çalışmasını bu bakış açısıyla
yeniden ele almalıdır.
Başaracak irade berraklığına ve keskinliğine,
yapacak güce sahibiz...
|